Ankara’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, Türkiye İçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) tarafından Anadolu Meydanında düzenlenen etkinliklerle kutlandı. Sabah saatlerinde başlayan 1 Mayıs coşkusu gün boyunca devam etti. Etkinliklerin düzenleneceği alanlara çıkan yollar sabah erken saatlerden itibaren araç trafiğine kapatıldı. Kapatılan yollarda güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkarıldı. Alanlara giriş yapılan yerlere arama noktaları kuruldu. İşçiler alanlara yoğun bir güvenlik aramasından sonra içeriye alındı. Kutlamalar öncesi emniyet güçlerinin yoğun güvenlik önlemeleri aldığı gözlemlenirken, toplanma alanı olarak AKM önü belirlenmişti. Yürüyüş güzergahı olan Kazım Karabekir Caddesi'nde ve Tandoğan Meydanı civarında yoğun güvenlik önlemi alındı. Anadolu Meydanına çıkan bütün yollar bariyerler ve belediyeye ait hafriyat kamyonlarıyla kapatıldı. Arama noktalarının yanında havadan da bir polis helikopteri güvenlik önlemlerini denetledi. Ankara'da dört elle arama, bir x-ray ile arama iki de pankart aram noktasında kontrol edilen emekçiler miting alanına alındı. “1 MAYIS’I KUTLUYOR VE BU ALANLARI DOLDURUYORUZ” DİSK Ankara Temsilcisi Tayfun Görgün, miting kürsüsünden tertip komitesinin hazırladığı metni okudu. DİSK-Ankara Bölge Temsilciği, KESK-Ankara Şubeler Platformu, TTB-Ankara Tabip Odası, TMMOB-İl Koordinasyon Kurulu, ASMMMMO-Ankara Serbest Muhasebe ve Mali Müşavirler Odası adına yazılan metinde şu ifadelere yer verildi: “Merhaba dostlar, 1 Mayıs, dünyada, bütün emekçilerin, dil, din, ırk, mezhep ayırt etmeksizin kutladığı, mücadele ve dayanışma günüdür. Ülke de, iş kazalarının örtbas edildiği, sendikasız, sigortasız, güvencesiz çalıştırmanın kalıcı hale getirilmek istendiği, OHAL ile kazanılmış haklarının ortadan kaldırıldığı bir ortamda, baskının, şiddetin, yasaklama ve keyfiliklerin arttığı, hukukun ayaklar altına alındığı bir ortamda, 1 Mayıs’ı kutluyor ve bu alanları dolduruyoruz. Ülkede, eğitim ve sağlık sisteminde, emekçilerin zararına düzenlemeler yapılıyor, kamu hizmetleri özelleştiriliyor muhalif basın susturuluyor. Hükümetin patron yanlısı icraatları sonucu bir avuç sermayedar, kâr ve zenginlik içinde yüzüp, servetlerine servet katarken, ekonomideki büyümeden işçi ve emekçi halk kitlelerinin payına düşen ise daha fazla yoksulluktur. Ülkenin her önemli sorunu, savaş politikaları devreye sokularak çözülmek isteniyor. Savaşın faturası halka kesilirken, patronlara yeni “müjdeler” veriliyor. Hükümetin gençliğe vaadi ise “şehitlik” ve “gazilikten’’ öteye geçmiyor. Günde 6 işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesi, iş güvenliği ve işçi sağlığı yasasının uygulanmasının ertelenmesine engel olmuyor. Sermayenin karının artırmasına karşılık, emekçilerin grevleri yasaklanıyor, sendikal hak ve özgürlüklerimiz alabildiğine daraltılıyor. OHAL ve OHAL düzeni, patronların karı devam etsin diye uzatılıyor. Irk, din-mezhep ve siyasi ayrımlar körüklenerek işçiler, emekçiler bölünmeye ve kışkırtılmaya çalışılıyor. Ortalama işçi ücreti ile asgari ücret neredeyse aynileşmiş durumda. İş güvencesine son darbe için hükümet; bir yandan “kıdem tazminatını’’ fona bağlayarak, öte yandan kamu emekçilerinin iş güvencesini kaldırarak son hazırlıkları tamamlamaktadır. İşçilerin taleplerini dinlemeyen hükümet, memurların da haklarını her geçen gün daha fazla budayarak, iş güvencesini kaldırma girişimleri ile güvencesiz ve düşük ücretle çalışmayı dayatıyor. Uluslararası sermaye ile anlaşarak başta Suriyeli mülteciler olmak üzere yüzbinlerce mülteciyi kayıt dışı iş gücü olarak çalıştırırken aynı zaman da mültecileri Avrupa ülkelerine karşı siyasi koz olarak kullanıyor. Mültecilerin hayatları üzerinden pazarlıklar yapılıyor. İşsizliğin; faturası kadınlara yıkılarak ve kadın sömürüsü artırılarak aşılmak istenmektedir. Kadınlar, bir yanda güvencesizliğin, yoksulluğun ve işsizliğin, diğer yanda şiddetin türlü biçimlerine her gün daha fazla maruz kalıyor. OHAL bahanesiyle en temel hakların, kullanılamaz hale getirildiği koşullarda, barış sözcüğü yasak edilirken, çocuk istismarcılarını kurtarmak için rıza yaşını 12'ye düşüren yasalar hazırlanıyor. Kadınlara ve LGBTİ'lere yönelik taciz, tecavüz ve katliamları korkunç boyutlara ulaşıyor. OHAL’de sorunlarımız katlanarak artıyor. Demokrasinin, adaletin, laik bir yaşamın, barışın, kardeşliğin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, tamamen ortadan kaldırılmak istendiği bir ülkede, emeğin haklarından da söz edilemeyeceğini yaşayarak öğreniyoruz. 15 Temmuz’un ardından ilan edilen ve her seferinde uzatılan OHAL düzeninin, kimlerin çıkarına, kimlerin zararına olduğunu bu süreçte, hep birlikte gördük. Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Anayasa ve yasalar yok sayılıyor. Siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler, sendikal mücadele yürütenler tutuklanıyor. Belediyelere Kayyumlar atanarak halkın iradesi yok sayılıyor. Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkına yönelik saldırılar artıyor. Tekelci sermaye medyası içerisindeki farklı seslere bile tahammül edilmeyen ve yandaş bir medya imparatorluğu kuruluyor. Taşeron çalışma, ‘kadro müjdesi’ diye yutturulmak isteniyor. “Tüm taşeron işçilere, ayrımsız kadro” sözü verenler, yüz binlerce taşeron işçisini kapsam dışında tutarken, on binlercesini de arşiv kaydı, güvenlik araştırması, sözlü sınav gibi koşullarla işsiz bırakıyor. OHAL ile fiilen yok edilen iş güvencemizi kalıcı olarak ortadan kaldırmak için kuralsız, esnek, güvencesiz istihdam yaygınlaştırılıyor. Taşerona kadro aldatmacasının içerisinden sendikaların toplu sözleşme hakkının gaspı çıkıyor. 2020 ye kadar kamuda çalışan işçilerin toplu sözleşme yapması yasaklanıyor. Hem “yerli ve milli” olmakla övünüp hem de halkın birikimlerinin ürünü kamu kurumlarını yok pahasına sermayeye peşkeş çekerek özelleştirme rekoru kıranlar, ülkeyi temel gıda ürünlerinde bile dışarıya bağımlı hale getirenler gözünü şimdi de Şeker Fabrikalarına dikiyor. Zehirden farksız Nişasta Bazlı Şeker üreticisi uluslararası dev holdinglerin çıkarı için halkın sağlığı tehlikeye atılıyor. Şeker fabrikalarında çalışan işçiler, memurlar, pancar küspesinden faydalanan çiftçiler başta olmak üzere yüz binlerce insan yok sayılıyor. 1 Mayıs, işçi sınıfının “birlik, dayanışma ve mücadele günü” işte bu şartlarda kutlanıyor. Hak gasplarını İzleyerek, hükümetten çare bekleyerek varılacak yer, daha fazla yoksulluk, daha fazla kadın ve çocuk istismarı, daha fazla ölümüdür. Bu gidişe dur diyecek işçilerin, memurların, kadınların, gençlerin birleşik mücadelesi olacaktır. 1 Mayıs mücadele gününde tekrar haykırıyoruz, baskılarınız, bizleri yıldırmaya yetmedi, gelecek güzel günlerin ‘Ne kadar gerekli’’ olduğunu hatırlattı, mücadele azmimizi büyüttü. Eşit, adil, özgür, laik ve barış içinde yaşayacağımız bir dünyayı yaratmak için, kurtuluşumuzun kendi ellerimizde olduğunu biliyoruz. Yarın çok geç olmadan, bugünden başlayarak haklarımız ve özgürlüklerimize sahip çıkalım. Her türlü baskı ve sindirme çabasına rağmen, alanlarda olmaktan ve sözümüzü söylemekten geri durmadık, duramayacağız. Bizler, 1 Mayıs’ta alanları olduranlar, gelecek kaygısı çekenler, bu zulüm bitsin diyenler, mücadeleye devam diyoruz, durmak beklemek yok. Gelecek güzel günler önümüzde.” ÖZEL: TÜM EMEKÇİLERİN 1 MAYIS’INI KUTLUYORUZ CHP’li birçok vekilin Anadolu Meydanında olduğu 1 Mayıs’ta CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, gazetemize yaptığı 1 Mayıs kutlamasında şunları söyledi: “CHP olarak 1 Mayıs’ın OHAL altında kutlanan son 1 Mayıs olmasını temenni ediyoruz. Haziranın 24’ünde, olmadı Temmuzun 8’inde bu düzene son vereceğiz. Bir gökkuşağı gibi tüm renklerin yan yana durması, birbirinin işine ve içine karışmadan demokrasiden, barıştan, özgürlüklerden yana herkesin yan yana durması son derece önemli. Bu anlamda tüm emekçilerin 1 Mayıs’ını kutluyoruz. Örgütlenmenin önündeki engellerin kalktığı, alın terinin karşılığını aldığı bir emek ve yaşam mücadelesinin müjdesini Türkiye’ye şimdiden hep birlikte veriyoruz. İki şeyin rengi olmaz. Birincisi annenin gözünün yaşı, ikincisi de işçinin alnının terinin rengi yoktur. Kürdüyle, Türküyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, sağcısıyla, solcusuyla bütün emekçileri kucaklıyoruz. Bütün annelerin gözyaşlarının karşılığını alacağı, işçilerin alınlarının terlerinin karşılığını alacakları yarınların mücadelesini hep beraber vermeye devam edeceğiz.” BAŞKENTTE 1 MAYIS KUTLAMALARINDA GERGİNLİK ÇIKTI Anadolu Meydanı’nda gerçekleşen 1 Mayıs kutlamalarında grupların miting alanına alınması sırasında gerginlik çıktı. Alana alınan bazı kişilerin polisin, "pankartları sopalarla ve metal parçalarla içeri alamayız" uyarılarını dikkatte almayınca tartışma yaşandı. Olay yerine çevik kuvvet ekiplerinin gelmesi ile ortalık yatıştı. Polis ekipleri, grubu sakinleştirdikten sonra pankartların bağlı olduğu sopaları aldı ve grubun alana girmesine müsaade etti. (Kadir GÜRHAN-Türkan ÇATAL YILDIZ)

Editör: TE Bilisim