Memur-Sen'e bağlı sendikaların seçim süreçlerinin başlaması münasebetiyle yazılı açıklamada bulunan Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, seçimlerin amacı; ayrıştırarak güç kaybetmek değil, bütünleşerek güç kazanmak olmalıdır ifadelerini kullandı. “SEÇİMLERİN AMACI AYRIŞTIRARAK GÜÇ KAYBETMEK DEĞİL” Seçim süreçlerinin başlamasıile alakalı açıklamada bulunan Memur-Sen Ankara İl Başkanı Mustafa Kır, açıklamasında şu bilgilere yer verdi: “Bilindiği üzere Memur-Sen ve bağlı sendikaların şubeleri ile ilgili seçim süreci başladı. Seçimlerin bir kardeşlik ve  dava şuuru içerisinde Memur-Sen'in büyüklüğüne yakışan bir ağırlıkla geçmesi en büyük temennimizdir. Çünkü seçimlerin amacı; ayrıştırarak güç kaybetmek değil, bütünleşerek güç kazanmak olmalıdır. Özellikle Kurucu Genel Başkanımız Merhum Mehmet Akif İnan  ve O'nun etrafında halkalanan  bir avuç dava erinin sendikamızın kuruluş  ve sonraki  dönemlerinde bizatihi kendi imkanlarıyla  hiç bir karşılık beklemeden hangi zor şatlar altında bu görevi ifa ettikleri ve  bugünleri bize sağladıkları bilinmelidir.” Kır açıklamasına şöyle devam etti: “11 yıldır yürüttüğüm ve üç dönem kuralı sebebiyle bıraktığım Eğitim-Bir-Sen Ankara  1 No'lu Şube Başkanlığım ve 11  yıldan beri  sürdürdüğüm   Memur-Sen Anakara İl Başkanlığı görevimin ilk yıllarında maddi imkansızlıkla birlikte sendikaya üye kaydederken bırakın üye kaydetmeyi kurumlara bile girerken  karşılaştığımız zorlukları bende onlar kadar olmasa da bizzat yaşayarak   tecrübe  etmişimdir. Üye yapma  esnasında kamu çalışanlarını  ikna etmek için saatlerce  dil dökmeye gerek kalmadı.” “ÜYE SAYIMIZ BİR MİLYONU AŞTI” 2018 yılı 15 Mayıs itibarıyla üye sayımız bir milyonu aştı diyen Kır, açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:“Geçmişte genel merkezlerin sahip olamadığı imkanlara bu gün şubelerimiz kavuştu. Sendikacılığın zemherisini, karakışını yaşamayanlar; baharının kıymetini bilmekte zorlanıyor.Ancak süreç içinde genel anlamda sendikamız içinde sorumluluk üstlenen ve  zorlukları tatmayan; sendikanın zemherisini, karakışını hazanını  yaşamayan,  bir üye için 40 defa bir kapıyı çalmayan ve kendi gelenleri üye yapma alışkanlığı  içinde  kolay imkanlara kavuşan bazı kardeşlerimiz kolay harcama yolunu seçiyorlar. Birbirlerini var etme gayreti içinde olması gerekenler yok etme gayreti içine giriyorlar. Kurumsal olarak bütünleştirici rol üstlenmesi gerekenler, dışlayarak ayrıştırarak güç gösterisi yapmaya kalkışıyorlar. Sevgi ve saygı çerçevesinde kardeşliği,birliği,beraberliği tesis ederek, enerjilerini üyelerinin,toplumun insanlığın sorunlarını gidermek için harcama yerine düşmanlarına reva görmedikleri muameleyi kendi üyelerine reva görüyorlar. İyi niyetle  ve samimiyetle birbirlerinin yanlışlarını giderme,hatalarını bertaraf etme daha  doğrusu kurum için ileride bu bayrağı kendinden sonrakilere devredecek  nitelikli sendikacı yetiştirme, adam kazanma gibi sorumlulukları unutup, fırsatçılık yaparak, itibarsızlaştırarak  sendikacılığın menfaat şebekesi gibi tanınmasına öncülük yapıyorlar. Sendikal gücü kendi güçleri,sendikal itibarı kendi imkanları ve  sendikal imkanları kendi imkanları zannediyorlar. Oysaki: Sendikacılık;en kısa tanımıyla hak arama ve haksızlıkla mücadele etme kurumudur. Sendikacıların mücadelede muhatapları kendi arkadaşları değil haksızlar ve zalimlerdir.” “KİMİNLE DAHA İYİ HİZMET VEREBİLİRİM FELSEFESİ ÖNE ÇIKARILMALI” Kır, seçilme mücadelesi  bir nimet paylaşımının  değil, bir hizmet yarışının mücadelesi olmalıdır ifadelerini kullanarak şunlara değindi: “Yönetimler oluşturulurken bölge esasına veya temsil  ettiği delege sayısına göre değil,bu konuda bilgi birikimi,tecrübesi, becerisi,azmi, sabrı, hoşgörüsü,  kendisine güveni ve temsil kabiliyeti  olanları dışlama yerine, arama bulma bilgisinden,tecrübesinden  istifade etme niyetiyle yola çıkılmalıdır. Seçimi kiminle kazanırım mantığından çok kiminle daha iyi hizmet verebilirim felsefesi öne çıkarılmalıdır. Seçim kazanmaya değil, hizmet üretmeye yönelik listelerin oluşturulmasına gayret edilmelidir. Dedikodu kültüründen uzak kalarak, zihinsel ayrıştırmanın önüne geçilmelidir. Sendikacılığın bürokrasiye sıçrama aparatı,caka satma,hava atma mekanizması olarak kullanılmasına müsaade edilmemelidir. Amaç; davamızı omuzlayabilecek, camiamızı kucaklayabilecek,üyelerin çıkarlarını kendi çıkarlarına tercih edebilecek  üstlendiği sorumluluğu her türlü şahsi çıkarın üstünde tutabilecek  anlayışa sahip arkadaşların seçilmesi   olmalıdır.” “EMANETİ EHLİNE VERME DE VE ALMA DA SIRADAN BİR OLAY DEĞİLDİR” Seçme ve seçilmenin sıradan bir olay olmadığını söyleyen Kır, “Seçime talip olma mensubu bulunduğu camianın sorumlularını üstlenme veya   yönetimde yer alacak kişileri  tercih etme n kutsal bir görevi ifa etem olarak algılanmalıdır. Çünkü  emaneti devralma ve bu emaneti ehline verme konusu sendikal bir görev olmaktan  ziyade  İmanı  ve vicdani   bir  yükümlülüktür.  Hislerimiz ve hırslarımız inancımızın ve vicdanımızın önüne geçmemelidir” diye konuştu. MEMUR-SEN  BİR DAVA SENDİKASIDIR” Memur-Sen'lilerin de bir dava adamı olduğunun altını çizen Kır konuşmasına şu şekilde devam etti: “Gerçek dava adamları birbirlerini yok sayma çabası  için de değil, var etme,. Birbirlerini harcama değil kazanma gayreti içinde olmalıdırlar. Azmi, sabrı ve kararlılığı ve tecrübesiyle birlikte sendikaya ve sendikacılığa yıllarını vermiş, her platformda kurumunun saygınlığına halel getirmeden sorumluluğunun gereğini yerine getirmiş olanların  emekleri yok sayılmamalıdır, istişare Allah’ın emri ve işimizin gereğidir. İstişare yolu asla terk edilmemeli ve bu yol tüketilmeden başka bir yol tercih edilmemelidir. Ben inanıyorum ki, sendika mensuplarımız üyesinden temsilcisine,temsilcisinden yöneticisine,yöneticisinden delegesine  kadar hiç bir manipülasyona  ihtiyaç duymadan,  bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da  kendi iradesi doğrultusunda kendi yöneticilerini en iyi şekilde  seçebilecek   basiret,dirayet ve hidayete sahiptirler.” (Oktay BİNGÖL)

Editör: TE Bilisim