TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında konuşan CHP Grup Başkanvekili Altay, cumhurbaşkanı seçimine ittifak ile girme gibi bir gündemleri olmadığını ifade ederek, “CHP'nin adayı hiç şüphesiz CHP'li olacaktır” dedi. Çok dil, çok kültür, etnisite, inanç farklılıkları ve farklı yaşam tarzlarının büyük bir fırsat, zenginlik, ancak aynı zamanda şer odakları için bulunmaz bir provokasyon zemini olduğuna dikkat çeken Altay, “Provokasyonu engellemek siyaset kurumunun işidir. Siyaset kurumunun sorumsuz davranması halinde ülkenin, vatandaşları sıkıntı yaşar. Siyaset, asli işini yapmak yerine kişisel, kurumsal ikballe meşgul olursa, bunun zararını millet ödeyecektir” şeklinde konuştu. AK Parti ile mücadeleye devam edeceklerini fakat devlet ile kavga etmeyeceklerini dile getiren Altay, "Ama bizim devletle kavga etmemizi arzu eden çevreler, beklediklerini hiçbir zaman bulamayacaklar. Erdoğan, muhalefeti -MHP'yi ayırmak lazım-, sivil toplum örgütlerini, demokrasiden yana olan güçleri devletle kavga zeminine çekmek için elinden geleni yapıyor. Bu uğraşların beyhudedir; biz AK Parti ile mücadeleye devam edeceğiz ama devletle kavga etmeyeceğiz” diye konuştu. "GERİLİM POLİTİKASINDAN VAZGEÇİLMELİDİR” Türkiye'nin uzak tutulması gereken çok önemli meselesinin gerilim olduğunun altını çizen Altay, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kasıtlı ve bilinçli olarak, belli seçmen kitlesini bir şemsiye altında tutmak için gerilim politikasından beslenmek adına Türkiye ve millete büyük kötülük yapıyor” ifadelerini kullandı.  "Gerilim" ile "Erdoğan"ın adeta eş anlamlı iki kelime haline geldiğini savunan Altay, gerilimin sadece bu topraklar üzerinde sinsi emelleri olan dış odakların planlarını kolaylaştırmaya yarayacağını dile getirdi. “METAL YORGUNLUĞU OLAN AK PARTİ DEĞİL ERDOĞAN'DIR” “Erdoğan'a yeni yılın ilk mesai gününde, artık gerilim politikalarından vazgeçmesini ve 80 milyon vatandaşımıza karşı asli görevlerini yapmak için kafa yormasını tavsiye ediyoruz”  diyen Altay, “Erdoğan, bu kafayı ve anlayışı değiştirmezse çok yakında AK Parti ile kavga eden bir Erdoğan ile de karşı karşıya kalacağız. Erdoğan, geriye dönüp, birlikte yola çıktığı kişilerin nerelere savrulduğuna bakması gerekir.  AK Parti'nin ilk kurulduğu zamanlarda, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdullatif Şener ve Erdoğan için, "Mahşerin dört atlısı yola çıktı” diniliyordu. Bunlardan üçünün, yollarını Erdoğan ile değil, demokrasi karşıtlığı, tek adam mantığı ayırdı. Metal yorgunluğu olan AK Parti değil Erdoğan'dır. İç muhasebe, özeleştiri yapması gereken AK Parti değil Erdoğan'dır” açıklamalarında bulundu. “İKTİDAR VE MUHALEFET ULUSAL KONULARDA ET-TIRNAK GİBİ OLMALI” Erdoğan'ın, 15 Temmuz, çözüm sürecindeki yanlışlıklar, 17-25 Aralık, terörle mücadeledeki kişisel, keyfi tavırların nelere mal olduğu, yaşam tarzı, inanç, etnik aidiyet üzerinden yaptığı siyasetle, FETÖ'ye teslimiyetle, İŞİD'e empati ve sempatisiyle, Esad-Eset çelişkisiyle, Mustafa Kemal paranoyasıyla" yüzleşmesi gerektiğini ifade eden Altay konuşmasına şu şekilde devam etti: “27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz gerilim süreçlerinin sonuçlarıdır. İktidar ve muhalefetin, özellikle ulusal konularda et-tırnak gibi olması gerekir. Türkiye'nin yaşadığı bütün sorunlar, iktidar-muhalefet geriliminden yaşanıyor. coğrafi olarak ateş çemberinin içindeyken, toplumu bu kadar ayrıştırmanın, kamplaştırmanın, iktidar-muhalefet ilişkisini keskinleştirmenin, kimseye bir şey sağlamayacaktır.” “ANAYASAYA BAĞLI KALIN ÇAĞRISI” “AK Partililer ile 15 Temmuz gecesi ve sonrasında yaşananları tartışmak istiyoruz. "Hodri meydan.” 15 Temmuz’da ne oldu tartışmaya hazırız. TBMM'nin sembolik, işlevsiz bir Meclis haline geldi. KHK'lar ile yönetilen bir meclis ile karşı karşıyayız. Milletvekillerini, üzerinde yemin ettikleri anayasaya sadık ve bağlı kalmaya çağırıyorum. KHK'ların 30 gün içinde Mecliste görüşülmemesi anayasayı ihlal etmektir. Meclisin şeref ve onurunu korumanın en öncelikle TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın işidir. Gel artık üstüne yemin ettiğin anayasaya sahip çık. Anayasayı çiğneyecek en son kişi TBMM Başkanı'dır. Meclis Başkanı'nı mütedeyyin, inançları bakımından yüksek bir siyasetçi olarak biliriz. Allah'tan, anayasadan ve milletten korkun. Bir ülkede Meclis Başkanı'nın anayasayı yok sayması o ülkede demokrasinin bittiğinin tescillenmesidir. Genel Kurulda artık KHK'lardan önce hiçbir tasarı ve teklifin görüşülmemesi gerekiyor.” "KILIÇDAROĞLU'NUN KAYIĞINA BİNMİŞ OLMAZLAR" Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Bay Kemal'in kayığı" ifadesini hatırlatan Altay, şunları söyledi: "Bay Kemal'in kayığına birlikte yola çıktığı arkadaşlarının bindiğini itham ediyor. Keşke binseler. Onlar o kayığa binerse Kılıçdaroğlu'nun kayığına binmiş olmaz, demokrasi, adalet ve hukukunun kayığına binmiş olurlar. Onlar otokrasi ve despotizm kayığında daha fazla vicdanlarını kanatmamak için yollarını ayıranlardır. Kılıçdaroğlu, bir kayığa bindi. 16 Temmuz sabahı Boğaz köprüleri kapalı olduğu için Ataköy'den kayığa binerek Pendik'e geçip, TBMM'deki oturuma yetişmek için bindi. Keşke Erdoğan da o oturuma yetişmek için Kılıçdaroğlu'nun bindiği kayığa binip 16 Temmuz sabahı Ankara'da, TBMM'de olabilseydi. 15 Temmuz gecesi, Meclise ilk gelenler CHP'li milletvekilleridir. Sayın Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz hain darbe girişiminin başladığı andan TBMM kürsüsüne çıktığı ana kadar nerede olduğu, ne yaptığı bellidir. Sayın Cumhurbaşkanı, sen neredeydin, 4 gün Meclise niye gelmedin? Çık hesabını ver. 80 milyonun gözünün içine baka baka yalan söylemek, muhalefeti karalamak müfteriliktir. Kılıçdaroğlu ne hangarda ne tünelde saklandı. Dördüncü günde de bir cumhurbaşkanı ortada görünmüyorsa korkak odur, korkan Kılıçdaroğlu değildir." "İRAN'IN DURUMU DEMOKRASİNİN DARALMASIDIR” Demokrasiden korkmamak, özgürlüklerden rahatsız olmamak, medyayı susturmamak gerektiğini belirten Altay, “Türkiye ve dünyanın bütün ülkelerinde toplumlar, sokulmak istenildiği kalıbı parçalayıp kırıyor. İran'da da yaşanan budur. Toplumları baskılamamak, kişileri bir kalıba sokmamak, insanı önce insan olarak görmek gerekir. Türkiye komşularında kan, gözyaşı, olay, acı istemiyor. "İran'da eksikler var, demokrasinin son derece daraldığı kanalda insanlar çıkış arıyor. Bu çıkış aranırken şiddetten uzak durmak lazım. Kan, gözyaşı olmadan da insanların demokrasiyi elde edebileceğine, adaletin tesis edilebileceğine inananlardanım. İran'ın huzur ve istikrarı bizim açımızdan da son derece önemlidir" şeklinde konuştu. (Kadir GÜRHAN)    

Editör: TE Bilisim