İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, 12 bin yıllık Dipsiz Göl’ün kurutulmasına sert tepki göstererek, "İktidarın ve küçük ortağının bastıkları yerde ot bitmiyor. 'Maşallah' dedikleri üç gün yaşamıyor. Baksanıza, 12 bin yıllık, dile kolay, tam 12 bin yıllık gölü kuruttular. Adı üstünde Dipsiz Göl ama; Bunlar define peşinde, dibini bulmayı başardı… O göl, kaç medeniyet gördü yaşadı… Bunlardan sonraki kuşaklar ancak fotoğraflarını görebilecek. 11 Kasım günü şov yapıp, 'Milyon ağaç diktik' dediler,  aynı gün para bulmak için, insanlık tarihinin güzelim mirasını kuruttular. Samimiyetleri bu, fıtratları bu… Gölü kuruttular diye üzülüyoruz ama, bu iktidar asıl, anaların, babaların, gençlerimizin umutlarını kuruttu" şeklinde konuştu. Akşener'in grup toplantısında yaptığı konuşmasından satır başları; "DERDE DERMAN TEK BİR SÖZ ALABİLDİ Mİ?" "Sayın Erdoğan Amerika’ya neden gitti? S-400 füzeleri ve F-35 uçaklarıyla ilgili krizi aşmaya gitti. Peki aşıldı mı? FETÖ’nün elebaşını istemeye gitti. İstedi de, tek bir kelime cevap duydunuz mu? PKK/PYD’nin elebaşını istemeye gitti. İstedi de, zerre ciddiye alındı mı? Başka? Suriye’deki güvenli bölge için verilen sözlerin tutulmasını istemeye gitti. Peki derde derman tek bir söz alabildi mi?" "Şimdi hayati soru şu; İstediği hiçbir şeyi alamadığı halde, Sayın Erdoğan niye mutlu döndü? Kapalı kapılar ardında bir söz aldı da, onun için mi huzur içinde döndü? Buradan Sayın Erdoğan’a soruyorum: Washington’a, milletimizin bekası için mi, şahsi bekan için mi gittin? Hiçbir şey alamamışken, milletimizin hakkını savunamamışken, sen neden böyle mutlusun? Hangi meseleyi hallettin de, bu kadar rahatsın? Hayırdır Sayın Erdoğan?" “NEDİR TRABZON’LA ALIP VEREMEDİĞİNİZ?" "Amerika’da bunlar olurken, içeride saçmalamaya devam eden Ak Parti kadrolarının cehalet ve cüretine bakın... Tarihinden bihaber bir belediye başkanı, Trabzonlu bir kardeşimize ne dedi? 'Sizi biz Müslüman yaptık' dedi. Lafa bak lafa… Ne diyor alim; 'İslam’ın şartı beştir, altıncısı haddin bilmektir' Bre hadsizler;  Nedir Trabzon’la alıp veremediğiniz? Nedir Karadeniz’le alıp veremediğiniz? 31 Mart’a giderken, Ekrem İmamoğlu’na Pontus göndermesi yapmaktan utanmadınız, şimdi de 'Sizi biz Müslüman yaptık' diyorsunuz. Siz kimsiniz?  Senin haddine mi o laf? Sultan Mehmet’in kapısını açtığı, Sultan Selim’in idare ettiği, Sultan Süleyman’ın doğduğu topraklardan bahsediyorsun. Ağzından çıkanı kulağın duysun.  Haddini bil, haddini." “ADALET ÇIĞLIĞINI DUYAN VAR MI?” "Tarihine ve milletine bu kadar yabancılaşmış bir kadronun, artık Türkiye’ye vereceği bir şey yoktur. Biri büyük, diğerleri küçük saraylarından kafayı çıkarmıyorlar.  Bağrından çıktıkları millete yabancılaştılar. Öyle yabancılaştılar ki, ne anaların çaresizliğinden haberdarlar, ne babaların feryadını duyuyorlar. İşte size bir örnek: Giresun’da, Eynesil’de aramızdan koparılan, Rabia Naz yavrumuzu biliyorsunuz. Türkiye adalet arıyor. Rabia Naz’ın anası, babası adalet arıyor. Kızının bir kazaya mı, yoksa bir cinayete mi kurban gittiğini bilmek istiyor. Ama adalet arayanlar her seferinde azar işitiyor. Tanıklar ifade değiştiriyor. Adalet, olaydan 1 buçuk yıl sonra, doku örneği istiyor. Bir baba, bir anne, adalet geciktikçe, adalet yolunu şaşırdıkça, isyan ediyor. Duyan var mı? Yok. Evladını kaybetmiş bir babanın, önce vicdanımızda dokunulmazlığı olacak. Analar konuşacak, babalar konuşacak, siz de başınızı öne eğip dinleyeceksiniz. Bir buçuk yıl geçmiş, halen bir arpa boyu yol alınamamış. İddialar yenilir yutulur değil, ama sorular hala cevapsız. Rant ihalesi olsa, meseleyi iki günde çözerler. Ama Rabia Naz’ın babası adalet istedi mi, vermezler. "MİLLETİN TEK BİR EVLADI AĞZINI AÇSA, DAYILANIYORSUNUZ" Mukaddesatımız, “Adalet mülkün temelidir” diyor, Sayın Erdoğan. O mülk, paranız pulunuz değil,  o mülk varlığımızdır, varlık sebebimizdir. Rabia Naz’ın babasının söyledikleri ağırınıza gidiyorsa, perişan ettiğiniz ekonomiyle ilgili söylediklerimiz ağırınıza gidiyorsa, devletin tüm imkanlarını seferber eder, çözersiniz. Lafa geldi mi; 'Biz millete efendi olmaya değiiiiiiil, hizmetkaaaar olmaya geldik!' demeyi biliyorsunuz. Ama milletin tek bir evladı ağzını açsa, dayılanıyorsunuz. Sizin işiniz millete dayılanmak değil, milletin önünde el-pençe divan durup, sorunlarını çözmektir. "NEREDEYSE HER ÜÇ GENCİMİZDEN 1’İ İŞSİZ" "Bakın dört gün önce TÜİK işsizlik rakamlarını açıkladı. Genç işsizlik oranı yüzde 27.4! Neredeyse her üç gencimizden 1’i işsiz. Sayın Erdoğan’ın Türkiye’sinin, elinin tersiyle ittiği gençlerimiz... 15-29 yaş arasındaki 5 milyon 700 bin gencimiz, ne okuyor ne çalışıyor. Başkentimiz Ankara’nın nüfusundan daha fazla sayıda gencimiz, okuyamıyor, çalışamıyor. Bir yıldan fazla süredir iş arayan gençlerin sayısıysa,  son bir yılda, 80 binden 454 bine yükseldi. Peki bu kadar işsizliğin olduğu Türkiye’de, adaletli bir iktidar acil önlem olarak ne yapar? İstihdam yaratır, sosyal yardımları artırır değil mi? Maalesef öyle bir şey yok… Seçilmiş bir grup saray yancısına gelince, her türlü imkan sağlanıyor ama; millete gelince, 'Olsa dükkan senin' diyorlar." (Kadir GÜRHAN)    
Editör: TE Bilisim