AK Parti Genel Başkan Yardımcısı veParti Sözcüsü Ömer Çelik,  İstanbul’da düşen helikoptere ilişkin, “4 tane şehidimiz var. Bu 4 şehidimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Üzücü bir kaza. Neden olduğunu soruşturmanın sonunda hep beraber öğrenmiş olacağız” dedi.

AK Parti MYK toplantısı öncesinde basın mensuplarına açıklama yapan Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İstanbul'da düşen helikoptere ilişkin, “4 tane şehidimiz var. Bu 4 şehidimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Üzücü bir kaza. Neden olduğunu soruşturmanın sonunda hep beraber öğrenmiş olacağız” dedi. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliğinin Cemal Kaşıkçı cinayeti soruşturması çerçevesinde BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özer Raportörünün Türkiye'yi ziyaretine ilişkin de konuşan Çelik, “Öteden beri Suudi Arabistan yetkililerine işbirliği çağrılarımız yanıt bulmadığı gibi, BM heyetinin Suudi Arabistan Konsolosluğuna alınmaması gibi bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Bu olayın üstünün örtülmesi yönündeki şüpheleri ciddi şekilde artırmıştır. Raporda Kaşıkçı cinayetinin Suudi Arabistan'ın bazı devlet yetkilileri tarafından acımasızca ve önceden tasarlanmış bir cinayet olarak planlandığı sonucuna varmışlar. BM yetkililerinin vardığı sonuç bu. Bu BM soruşturması halen devam etmektedir. Bu cinayetin sorumlularının cezalandırılması da dahil olmak üzere çeşitli önerileri içeren raporlarını Haziran ayında BM İnsan Hakları Konseyine sunacaklar” diye konuştu. Suudi Arabistan tarafından tutuklanan kişilerin İstanbul'da yargılanmasına ilişkin olumlu bir karşılık bulamadıklarını söyleyen Çelik, “Buraya gelen Suud savcısı işbirliğinden çok daha ziyade elimizde neler olduğunu öğrenmek gibi bir amacın içine girmiştir” şeklinde konuştu. “Bunun Türkiye-Fransa ilişkilerine bir maliyeti olacaktır”  Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un 1915 olaylarına ilişkin çıkışı hakkında ise Çelik, “Bir soykırım günü ilan etme gibi bir yaklaşımı var Macron'un. Bunu şiddetle kınadık. Tarihi ve hukuki dayanaktan yoksun yaklaşım Fransa yargı makamları tarafından ve uluslararası yargı makamları tarafından reddedilmiştir. Siyasetçi olan birinin tarihi olaylar hakkında hüküm vermesinin ne tür sonuçlar doğuracağı ile ilgili pek çok örnekler vardır. Sayın Macron bu hataya ısrarla düşmeye devam etmektedir” ifadelerini kullandı. Macron'un tarihle yüzleşmekten bahsettiği konuşmasının trajik olduğunu belirten Ömer Çelik, “Bu tarihle yüzleşme ifadesi Fransa için başka bir açıdan kullanılması gereken ifade. Sayın Macron'a bu yaptığının yanlış olduğunu, gerçekten tarihle yüzleşmek gibi bir ısrar içindeyse bunu Fransa'nın Cezayir, Benin, Burkina Faso, Gabon, Gine, Kamerun, Moritanya, Nijer, Senegal, Tunus ve Çad'da insanlığa karşı Fransız otoriteleri tarafından işlenmiş suçlarla yüzleşmesi gerektiğini ifade ediyoruz” dedi. Bu konuyu kınamakla yetinmediklerini söyleyen Çelik, “Bunun Türkiye-Fransa ilişkilerine bir maliyeti olacaktır. Genelde Fransızlar böyle bir şey yaptıkları zaman ‘sadece kınarlar ve kınadıkları gibi kalır' diyorlar. Macron'un yaptığının Türkiye ile Ermenistan arasındaki herhangi bir normalleşme sürecini sabote etmek olduğunu görüyoruz. Diasporanın bu süreçler üzerinde kurduğu hakimiyeti devam ettirmeye dönük bir pas verme olduğunu görüyoruz. İç politikada kan kaybetmiş bir politikacının kendisine bir çıkış yolu bulmak için dirayetli bir politika üretmek yerine böylesi bir iftiranın arkasına sığınmak gibi bir tablo içine girdiğini görüyoruz” diye konuştu. “Biz Venezuela halkının yanındayız”  Venezuela krizi konusunda Türkiye'yi yanlış bir çerçeveye oturtmaya çalışan pek çok açıklama yapıldığının altını çizen Çelik, “Biz herhangi bir yerin iç politikasında taraf değiliz. Biz Venezuela halkının yanındayız. Seçilmiş iradeye saygı gösteriyoruz. Türkiye, Venezuela halkının ve devletinin geleceğini düşündüğü için bu tavrı ortaya koymaktadır. Bir ülkeye geçici devlet başkanı sıfatıyla birisini atamak başlı başına hakarettir. Atanan bu kişi kendi ülkesinde yabancı askeri müdahaleye göz kırpan bir yaklaşım sergiliyorsa buna destek verenlerin Venezuela'da önü alınamayacak bir takım kaosları tetikleme gibi bir tavrın ortaya çıkmasına yol açtıkları aşikardır. Askeri müdahaleden bahsetmek zaten yeterince sorun olan bölgede yeni bir kaos çıkartmak demektir” şeklinde konuştu. “CHP'de tek adam yönetimi kurmakla eleştirilmesi ibretlik bir durumdur”  CHP'de yaşanan üst düzey istifaları değerlendiren Ömer Çelik, “CHP'nin içişleri bizi ilgilendirmez. Ama CHP'nin en çok propagandasını yaptığı konulardan bir tanesinin CHP içindeki aktörler tarafından CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'na yöneltilmesinin ibretlik olduğunu düşünüyoruz. Aday belirleme sürecine dönük olarak demokratik teamüllerden yoksun bir parti yöneticiliği sergilendiği ifade ediliyor. Kapalı kapılar ardından hangi değerlere ve ilkelere yaslandığı belli olmayan aday belirleme süreçleri ortaya çıkıyor deniliyor. İlginçtir CHP'nin içinde siyaset yapanların, CHP'ye yakın olarak değerlendirmede bulunanların ortak noktası şu; Kılıçdaroğlu'nun CHP'de tek adam yönetimi kurduğu şeklindedir. Kılıçdaroğlu tek adam yönetimi tabirini siyasette kullanmayı çok seçiyor. Kendisinin bugün geldiği noktada kendisinin yol arkadaşları tarafından CHP'de tek adam yönetimi kurmakla eleştirilmesi ibretlik bir durumdur” ifadelerini kullandı. “CHP'ye ait olan bir hak CHP'den alınmıyor”  CHP'nin İş Bankası hisselerinin devri ile ilgili yapılan eleştirilere de cevap veren Çelik, “CHP tarafından Atatürk'ün vasiyeti ve bazı hukuki konularla ilgili eleştiriler yöneltiliyor. Burada aslında CHP'de bu listelerin olmaması gerekiyor. Bu hem Atatürk'ün vasiyetinin itibarını korumak açısından hem de bu mirasa sahip çıkmak açısından gerekli bir durum” dedi. Esas olanın devletin garantisi altında Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumunun sağlanan gelirlerin garanti altına alınması olduğunu söyleyen ve CHP'nin vasiyetin amacı olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumuna vermesi gereken gelirleri tam olarak aktarmadığını belirten Çelik, “CHP ile Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu arasındaki tüm davalar CHP'nin aleyhine sonuçlanmıştır. Vatandaşlarımızın şunu bilmesi gerekiyor, CHP'ye ait olan bir hak CHP'den alınmıyor. Esas amaç Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumunun gelirsiz kalmamasıdır” diye konuştu. “Türkiye'nin güvenlik kaygıları pazarlık konusu yapılacak kaygılar değildir”  Suriye sınırında oluşturulacak güvenli bölge ile ilgili konuşan Ömer Çelik, “Türkiye'nin güvenlik kaygıları geciktirilecek, zamana yayılacak, pazarlık konusu yapılacak kaygılar değildir” açıklamasında bulundu. Güvenli bölge uygulaması geciktikçe bölgenin birileri tarafından teröristler açısından güvenli bölge haline getirildiğini kaydeden Çelik, güvenli bölgenin Türkiye'nin kontrolünde olması gerektiğini de belirtti. Çelik, “Müttefiklerimizi vereceği lojistik destek ile burada güvenli bölgenin Türkiye'nin kontrolünde bir önce hayata geçmesidir. Uluslararası işbirliği her zaman tercihimizdir. Ama uluslararası işbirliği konusunda gecikme ya da zamana yayma gibi bir tablo ortaya çıkıyorsa Türkiye açısından bıçak kemiğe dayanmıştır” şeklinde konuştu. El Halil'deki barış gücünün İsrail tarafından görevine son verilmesini de eleştiren Çelik, “Bu El Halil'deki tansiyonu artıracaktır. Bunu hukuksuzlukları örtbas etmek isteyen İsrail'in yeni bir adımı olarak değerlendirilmelidir” dedi. “Uygur Türklerine dönük keyfi tutuklamaların hiçbir şekilde meşru bulunmayacağını söylüyoruz”  Çin'de Uygur Türklerine uygulanan zulme ilişkin de konuşan Çelik, “Tüm dinlerin ve inançların Çinlileştirilmesi siyasetinin asimilasyona açık pek çok yönü olduğu ifade edildi. Burada Müslüman topluluklara dönük olarak asimilasyon politikalarını andıran politikaların ortaya konduğunu biliyoruz. Toplama kampları meselesi söz konusudur” dedi. İçerisinde alimler ve sanatçıların da olduğu çok kişinin kayıp olduğunu söyleyen Çelik, “Çin'in toprak bütünlüğüne ve güvenliğine saygı duyuyoruz. Uygur Türklerine dönük keyfi tutuklamaların, 1 milyondan fazla Uygur Türkünün alıkonulması gibi eylemlerin hiçbir şekilde meşru bulunmayacağını söylüyoruz. Çin hükümetinin şeffaf bir şekilde bu iddialar karşısında işbirliği yapıp bu konuları aydınlığa kavuşturmasıdır” diye konuştu. “Gerçekle alakası olmayan bir ifade olarak değerlendiriyoruz”  ABD Başkanı Turump'un rahip Brunson olayına ilişkin “Brunson'un serbest bırakılmasını Türkiye'den istedim, onlar da serbest bıraktılar” ifadesinin hatırlatılması üzerine Çelik, “Başkan Trump'un ifadesi doğru değil. Türkiye Cumhuriyeti kimseden talimat almaz. Zaten eğer öyle olsaydı, kendisi ‘serbest bırakın' dedikten sonra ‘Türk yargısına saygı duyun, bu şekilde bir üslubu kabul etmiyoruz' diye. Hemen serbest bırakılmış olsaydı kabul etmediğimiz, meşru olmayan o yaptırım kararlarına başvurmak ve Türkiye Cumhuriyeti'ni asla yapılamayacak tehdit dili kullanmak gibi bir takım yollara sapmazlardı” dedi. O dönemde yaşanan gelişmeleri anlatan Çelik, “Bu ifade hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz bir ifade. Tamamen bir iç siyasi mesaj verme kaygısıyla, bir başarı öyküsü sunma kaygısıyla söylenmiş, gerçekle alakası olmayan bir ifade olarak değerlendiriyoruz“ diye konuştu. “Bunlar iki parti arasında yapılacak görüşmelerle ortaya çıkacak süreçlerdir”  Cumhur İttifakı'nın genişlemesine ilişkin nasıl çalışmalar yapılacağı konusunda Çelik, “İki partinin de aynı anda aday gösterdiği yerlerde Cumhur İttifakı'nın dışında bir yere gitme şeklinde bir kümelenme varsa anketlerde, ittifak içindeki adaylardan birinin çekilmesi ve dolayısıyla ittifakın kazanması şeklindeki stratejiler her zaman gündemdedir. Bunlar iki parti arasında yapılacak görüşmelerle ortaya çıkacak süreçlerdir” şeklinde konuştu.(İHA)
Editör: TE Bilisim