Cumartesi gecesi Ankara Küçük tiyatroda; devlet tiyatrolarında sahnelenen Necip Fazıl tarafından yazılan Reis Bey oyununu izledim. Seyircili ilk genel provaydı. Oyunun sonunda başrol oyuncusu Osman Nuri Ercan oyunun sonunda gözyaşları içindeydi. Yönetmen Özer Tunca çok başarılı bir reji ortaya koyduğunu gördük. Hakan Çebi dekor tasarım ve uygulamada iyi bir iş ortaya koydu. Bir gün inşallah bu ülkede asansörlü döner sahne yapılır. Bu tarz oyunlarda daha iyi şartlarda oynanır. Necip Fazıl 1960 yılında ihtilal sonrası tutuklandığı zaman bu tiyatro eserini yazmıştır. 1964 yılında Ötüken yayınlarının ilk kitabı olarak basılmış ve kitabevlerinde vitrin olmuştur. 1960 duruşmalarının atmosferi ve yüksek adalet divanı başkanı Salim Başol karakteri bu eser üzerinde etkili olmuştur. Salim Başol rahmetli Menderes'e “sizi buraya tıkan güç böyle istiyor” diyerek adeta haksızlığı ifade etmiştir. Üstat oyununda umudu korumuş. Merhamet ağızların iğrenç sakızıdır diyen ceberut hakim insafa gelerek merhamet derneğini kurmuştur. Aslında bizim güzel bir sözümüz vardır; mahkeme kadıya mülk değil. Bunu tüm hakim odalarına asmalı. Bilinç olarak eğitim sırasında içselleştirmeli. Biz bugün hukuk fakültelerine çok fazla öğrenci alıyoruz. Örneğin Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin 600 öğrenci kontenjanı var yerleştirme için. Elinizi vicdanınıza koyun 600 kişinin değil 100 kişinin kağıdını kim okuyabilir. Her ders için sözlü sınav vermeyen nasıl hukuk insanı olur. Bazı taşra hukuk fakültelerinde telefonla ders anlatılan zamanlarda oldu bu ülkede. Kişiliğin en çok oturması gereken okulda psikoloji, sosyoloji, mantık ve felsefe dersleri gelişi güzel bile verilemiyor. Kendi geçmişinden ve İslam hukukundan bihaber ve mevcut alan hocaları da analizci değil romantik davranınca bir birikim sağlamak Allah'a emanet. Hukuk fakültelerinin yanı başında fotokopiciler hazır. İdarenin ve hocaların rızası ile ders notları hazırdır. Hiç derse gitmeden bu notları ezberleyip geçen öğrenciler vardır. Açık öğretim misali. Düşünün telif hakları ve vergi yok, fotokopiler var. Derse devam zorunluluğu ve sözlü yok.En önemlisi öğrenci derse, mektebe ve kütüphaneye uğramıyor. Şimdi hakim ve savcı kanuni belgeyi nasıl algılayabilir ya da sanık ve tanıkları mahkemeye nasıl çağırabilir. Kendisi fotokopi ve kantin peşinde koşmuş. Fetöcü hakim ve savcılar En başta Zekeriya Öz öyle yetiştirildi ki arkadaşları onun eline düşen yanar demişler. Dobermanlar vardır sadece saldırmak ve parçalamak için. Fetöcü hakim ve savcılar şeyhlerinin ve abilerinin emrinde istenen yere saldırdılar. Yarbay Ali Tatar ellerindeki en kötü duruma düşürülen kurbandı. Onuruna yetiremedi ve canına kıydı. Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay art arda Adalet Bakanlığı yaptılar. Dönemlerinde kadrolaşma yapıldı. Hatta Moğultay ”CHP’liler yerine MHP'lileri mi alsaydık" dedi. Sonrada bunu kongre ortamında söylediğini ifade etti. Ama adalet yara almıştı. Refah Yol döneminde milli görüşlü hakim adayı yazılımda 1. oluyor ama mülakatta eleniyordu. Öz gibi isimler avukatlığı bırakıp savcı oluyordu. Yani dönem fetöcü kadrolaşmayı. Hâkim ve savcı hiçbir yerin adamı olamaz ve kimseye angaje olamaz. Sadece kanun ve nizam insanı olmaya gayret eder. Herkes de bunu kolay kolay başaramaz. Aslında tüm yargı adayları önce Üsküdar Aziz Mahmud Hüdayi türbesi ile makam ve hırka farkını görmeli; sonra oraya çok yakın Fatih için yargılama yapılan yeri tanımalı. Derinlik ve anlayış için çok okumalı, çok adliye geçmeli, çok tecrübe edinmeli. Olgunluk için gayreti olmayan bu yola hiç girmemeli. ABD önce sınav yapıyor, kazanan 3 yıl avukatlık stajı yapıyor. Sonra yine sınav. Başarılı olan 10 yıl avukatlık sonra hakim olabiliyor. Kimseyi 20’li yaşlarda bizdeki gibi hakim ve savcı yapmıyorlar. O çok meşhur hayatın olağan akışı ile ilgili kanaat için bilgi ve görgü gerekiyor. Masa başından kalkmayan, hayatı sorgulamayan yaşamın akışını bilemez. Hâkim ve savcıların mübaşir ve katip dışında çok iyi ekiplerinin olması lazım. Olay yerinde muhakkak incelenmelidir. Ayrıca trafik ve çocuğa, engelliye ve yaşlıya karşı işlenen suçlar ile cinsel saldırıya taviz verilmemelidir. Aile ve komşu davaları için ara formüller bulunmalı, bu yük kaldırılmalıdır. İcra ve iflasa dayalı değil, merhamete odaklı sistemimiz olmalı. Cani ve kader kurbanı ayrımı yayılabilmeli. Adalet herkes için olmalı. İnsanına ve hakimine göre değişmemeli.