Ağır iş makinesini kullanmak zor ve tecrübe gerektiren meslek grupları arasında yer alıyor. Son zamanlarda hem bu mesleği bilenlerin iş bulma olasılıkları daha yüksek olduğundan hem de bu işte çalışanların asgari ücrete göre daha yüksek maaş alma olanağı sağladığından dolayı tercih edilen meslekler arasında yer almaya başladığı belirtiliyor. Birçok üniversite mezunu genç iş bulamama sıkıntısından dolayı operatörlük kurslarına giderek operatörlük ehliyeti almadaki sayıyı artırmış vaziyetteler. Maaşı yüksek olan işler insanlara cazip gelse de birçok mesleğin dışarıdan göründüğü gibi kolay olmadığı ağır iş koşulları altında çalışanlar tarafından altı çiziliyor. Ağır iş kategorisinde yer alan ve 30 yıldır Altındağ Belediyesi’nde kepçe operatörü olarak çalışan Mikail Çatal, gazetemiz Güçlü Anadolu’ya kepçe operatörlüğü hakkında mesleki tecrübelerini anlattı. Çatal, mesleğini severek yaptığını belirterek, “İnsan yaptığı işi severek yapmalıdır. Sevmeden yapılan iş insana zulüm gibi gelir.” ifadelerini kullandı. GÖÇLE BAŞLAYAN MESLEK… Mikail Çatal, 1963 yılında Sivas’ta dünyaya geldiğini belirterek mesleğe nasıl başladığıyla alakalı şunları anlattı: “Köyde çobanlık yapıyordum. Evlenip çocuklarım olduktan sonra onlara daha iyi bir yaşam sunmak için 1987 yılında Ankara’ya göçtük. O vakitlerde insanın elinden tutan olmayınca büyükşehirde yaşaması ve iş bulması da kolay olmuyordu. Aynısını ben de yaşadım. Köylüm olan Bayram Erdoğan’ın aracılığıyla Altındağ Belediyesi’nde çalışmaya başladım. İlk etapta ehliyet aldım ve sonrasında iş makinesi kullanmak için eğitim almaya başladım. Ustamın adı da Sabit ustaydı, bu konuda bana çok emeği geçmiştir. İki sene boyunca yanında çırak olarak çalıştım, sonrasında da artık tek başıma kepçeyi kullanmaya başladım. Yani onun sayesinde kepçe kullanmayı öğrendim diyebilirim. İşi öğrendikten sonra artık kendime kepçe operatörüyüm diyebiliyordum.” “USTA-ÇIRAK İLİŞKİSİ ÖNEMLİDİR” Usta-çırak ilişkisi olmadan bazı mesleklerin öğrenilemeyeceğini kaydeden Çatal, “Bazı mesleklerin okulları olsa da belirli bir süre o okullarda eğitim alınarak öğrenilse de usta-çırak ilişkisi olmadan, sahada işi ustasından öğrenmeden o iş öğrenilmiyor. İş makinesi kullanmak da böyle bir şey. İstenilirse bir eğitim kurumundan dersi alınsın ama pratikte bir işi yapamadıktan sonra onu öğrenmesi mümkün değil. Bizim meslekte de tam olarak yaşanan bu. Ben de 2 sene boyunca ustamdan bunun eğitimini aldığımı söylemiştim. Aynı şekilde benim de Altındağ Belediyesi’nde çıraklarım oldu. Tam olarak hatırlamıyorum ama yaklaşık 10 kişiye bu konuda eğitim verdiğimi söyleyebilirim.” dedi. “İNSAN YAPTIĞI İŞİ SEVMELİ” Otuz yıldır aralıksız olarak Altındağ Belediyesi’nde kepçe operatörü olarak çalıştığını anlatan Çatal konuşmasına şöyle devam etti: “Yaklaşık 5 yıl önce emekli oldum, birkaç ay dinlendikten sonra belediye bana ulaştı ve çalışmaya devam etmemi istediklerini söylediler. Yaptığım işi çok sevdiğimden ve belediyenin de çalışmamdan memnun olduklarından dolayı ben de hiç düşünmeden kabul ettim, birkaç aylık tatilin ardından yeniden Altındağ Belediyesi’nde çalışmaya başladım. Her zaman diyorum ki insan yaptığı işi severek yapmalıdır. Sevmeden yapılan iş insana zulüm gibi gelir.” KEPÇE OPERATÖRLÜĞÜNÜN KÖTÜ TARAFLARI… Her meslekte olduğu gibi bizim mesleğin de hem iyi tarafları hem de kötü tarafları var, diyen Mikail Çatal mesleğiyle alakalı şu ifadeleri kullandı: “Kötü taraflarından bahsedecek olursak bir kere yaptığımız iş çok tehlikeli. Tehlikeli, yüksek bölgelerde çalışıyoruz. 5,6 metre ya da daha yüksek oranda kazı yapabiliyoruz. Bu esnada toprak kayması yaşanabiliyor. Benim başıma gelmedi ama birçok arkadaşımın başına gelen bir olaya değinmek isterim. Kazı esnasında enkaz altında kalan çok arkadaşım oldu ve onları kurtarmaya da yine gidenler biz oluyorduk. Bundan dolayı konuşmamda da bahsettiğim gibi bu meslekte tecrübe çok önemlidir. Esasında tecrübesiz olanlar için çok tehlikeli bir meslektir. İnsan tecrübe edindikçe kaza yapma olasılığı ya da canını riske atma olasılığı gittikçe düşmektedir. Ayrıca gürültü oranı çok yüksek meslek gruplarındandır. Özellikle taş kırma yapıldığı zaman çok fazla gürültü çıkabiliyor. Bundan dolayı da bu meslek grubunda çalışanlarda bir süre sonra işitme kaybı başlıyor. Toz ve kir oranı da çok fazla. Astım hastaları için bu anlamda sorun yaratabiliyor.” “BU MESLEĞİ SEÇEN AÇ KALMAZ” Kepçe operatörlüğünün hep kötü yönlerini bahsetmek olmaz, iyi yönlerini de anlatalım diyen Çatal, iş makinesi ehliyetine ve tecrübesine sahip insanların işsiz kalmayacağını belirterek şöyle konuştu: “Kepçe operatörlüğünün iyi yönleri de var. Mesela bu mesleği seçen insanların aç kalma ya da işsiz kalma olasılığı çok düşüktür. Eğer ki kişi işinde iyiyse ve yeterince tecrübe kazanmışsa muhakkak kolayca iş bulur. Bu meslek için ‘insanın kolunda altın bileziği olmalı’ deyimini kullanabiliriz. Günümüzde üniversite mezunları bile iş bulamıyorken bu meslek grubunda iş bulamamak pek yaşanmaz. Ben kamuda çalışan bir işçiyim. Fakat özel sektörde bu işi yapanlar hem daha yüksek maaş alabiliyorlar hem de iş bulma olanakları da artıyor. Yakın zamanda bir gazetede iş makinesi ehliyeti alanların sayısının arttığına ilişkin haber okumuştum. Bu yönde yeteneği olduğunu düşünen insanların da git gide bu mesleğe olan ilgisi de artmakta.” KAÇAK GECEKONDU YIKIMLARI Kaçak yapılan ya da tapusu olmayan gecekonduların yıkımını önceden sıkça yaptığını belirten Çatal, yaşadıklarıyla ilgili şunları anlattı: “Kentsel dönüşüm projeleri başlamadan önce kaçak yapılan ya da tapusu olmayan gecekonduların yıkımlarını Altındağ bölgesinde çok yaptık. Özellikle sorun yaşadığım bölgeler ise Çinçin ve Hasköy’dü. Ben de belediyenin yıkmamızı istediği birçok gecekondunun yıkımında çok yer aldım. O dönemler televizyon kanallarında da haberlere çok konu olmuştu. Bilhassa gecekondusunu yıktırmak istemeyen ve bunun için direnen aileler televizyon kanallarının haberlerinde çok yer almışlardı. Ben de o dönemler yıkımlarda çok fazla bulunduğumdan gecekonduların sahipleri ile sorunlar yaşadım. Hem duygusal olarak hem de fiziksel anlamda. Duygusal olarak neticede kaçak da olsa izinsiz de olsa bir ailenin evini yıkıyorduk. Evlerini yıktırmamak için bize yalvaran çok insanla karşılaştım. Duygularımızın da mesleğimizin önüne geçmesi gibi bir şansımız yoktu maalesef. Bize verilen emri yerine getirmek zorundaydık.” KENTSEL DÖNÜŞÜM… Çatal, ev yıkımlarında yaşadığım sorunları, aldığım tehditleri saymakla bitmez, diyerek “Hasköy bölgesinde bir yıkımda yaşadığım anımı anlatmak isterim. Kaçak yapılan bir gecekonduyu yıkmak için bölgeye gönderildik. Zaten biz o bölgeye yıkıma gönderildiğimizde bize polisler de eşlik ediyorlardı. Kaçak yapılan evi zar zor yıktıktan sonra hava almak için araçtan dışarı çıkmıştım. Tam o esnada arkamdan birisi bana şiddet uygulamak için elinde sopayla yaklaşıyormuş. Ben fark etmedim, sağ olsun polisler fark etmiş. Yoksa dayak yiyecektim. Bu gibi durumları çok yaşadık. Ama son 10 yıl içerisinde kentsel dönüşüm projelerinin ve TOKİ evlerinin yapılmaya başlanmasıyla beraber bu sorunlar gittikçe azaldı, hatta bitti de diyebilirim. Gecekondu sayısı da azaldı. Çok az sayıda gecekondu kaldı, onların yıkımları da eskisi gibi kavgalı, gürültülü olmuyor. Hatta artık ev sahibi evini kendi isteğiyle boşaltıp belediyeyi arayıp ‘gelip evimizi yıkabilirsiniz’ diyebiliyor. Çünkü artık insanlar yıkılan evlerinin karşılığında devletten ev alabiliyorlar.” şeklinde konuştu. “ALTINDAĞ’IN DEĞİŞİMİNE TANIKLIK ETTİM” Ankara’ya yerleştiklerinden beri Mamak’ta oturduğunu ama 30 yıldan bu yana Altındağ Belediyesi’nde aralıksız olarak çalıştığından dolayı bir ilçenin nasıl değiştiğine de bizzat tanıklık ettiğini ifade eden Çatal, 30 yıl içerisinde Altındağ’da neleri gözlemlediğiyle alakalı şunları anlattı: “30 yıldan bu yana Altındağ’da çalıştığımdan dolayı güzel anılar da biriktirdim. Belediye Başkanımız Veysel Tiryaki de bu anlamda Altındağ’da çok güzel işler yaptı. Örneğin Hamamönü’ndeki evlerin restore edilmesinde çalıştım, oranın Ankara’nın en güzel yerlerinden biri olduğunu düşünüyorum. Ya da Altınköy Açıkhava Müzesi… Altınköy’ün yapımında da çok çalıştım ve bu bölgenin de şehrin göbeğindeki modern köy olduğunu düşünüyorum. Yapımında çalıştığım başka bir yer ise Ulucanlar Cezaevi Müzesi. Şuan yapımında çalıştığım alan ise tarihi Karacabey Hamamı’nın arka tarafında yer alan ve Hamam Arkası olarak adlandırılan bölge. Buradaki evlerin restore çalışmalarında yer alıyorum. Saydığım yerler çok da ziyaretçi alan bölgeler. Bir ilçenin güzelleşmesinde yer almak çok güzel bir duygu. Yapımlarında çalışan birisi olarak şunu söylemek isterim ki bu tür yerler hem ilçeye güzellik katmaktadır hem de ekonomik olarak büyük katkılar sağlamaktadır. Dilerim ki Ankara’nın bütün ilçeleri böyle güzelliklere sahip olur.” (Türkan ÇATAL)

Editör: TE Bilisim