Şiddetsiz Toplum Derneği 2018 Şiddetsiz Yaşam Ödülleri Ankara Türk Hukuk Kurumu Muammer Aksoy Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Şiddetsiz Toplum Derneği tarafından 2016 yılında, şiddete karşı şiddetsiz yöntemlerle mücadele eden ve bu alana katkıda bulunanlara verilmeye başlanan Şiddetsiz Yaşam Ödülleri’ne, bu yıl “insan hakları”, “çevre hakları”,“hayvan hakları”, “çocuk hakları” ve “spor” olmak üzere 5 ana başlık altında 18 kişi ve kurum değer görüldü. Törene, Anayasa  Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden, Muammer Aksoy’un eşi Ülkü Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı’nın eşi Nilüfer Kışlalı ve birçok aktivist katıldı. Düzenlenen törenin açılış konuşmasını yapan Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı Rıza Sümer şiddetsiz bir yaşamın mümkün olduğunun altını çizdi. Sümer, “Sevginin, umudun ve güzel yürekler taşımanın, genelde, canlı cansız tüm varlıklara, özelde hayvana, çevreye ve insana yönelik her türlü şiddete karşı olmanın ürettiği bir ortamda birlikteyiz” açıklamasında bulundu. “ÖFKE VE NEFRETİMİZ YOK, ÖZLEM, HÜZÜN, SEVGİ VE UMUT VAR” ‘Bu salondaki herkeste, çok çeşitli duyguların var olduğunu biliyoruz’ ifadesini kullanan Sümer, “Ancak, bu duyguların arasında öfke ve nefretin bulunmadığına da inanıyoruz. Bugün burada, kesinlikle söyleyebilirim ki, hüzün, özlem, sevgi ve umut da var. Bugün bu salondan, birkaç saat sonra, sevgi ve umutlarımızı birleştirmiş ve artırmış olarak ayrılmalıyız. Ancak, birbirimizden bedensel olarak ayrılırken, kimi zaman yüzyüze, çoğunlukla bilimin sağladığı, bedenlerimizin ve yüreklerimizin taşıyabileceği olanaklardan yararlanarak iletişim ve işbirliği içinde olmalıyız” dedi. “ŞİDDETTE HİÇBİR CEZA ADALETİ SAĞLANAMAZ” Olduktan, yaşandıktan sonra adaletin sağlanamayacağı tek üst başlığın şiddet olduğunu vurgulayan Sümer, “Şiddet üreten veya üretenlere, ömür boyu ağırlaştırılmış hapis, kesinlikle karşı olduğum idam veya intikam duygusu ile aynı şiddet türünün uygulanması, giden canların bedenlerini geri getirebilir mi? Yaşanan acıyı, korkuyu, yitirilen sağlığı yok edebilir mi? İdam ve öldürme, canlılara karşı işlenen en büyük suçtur. Şiddetin ortadan kalkması için önce tam demokrasi gerekir. Sonra adalet. Demokrasi olmadan adalet başkalarının vicdanına kalmıştır. Oysa, demokrasi hepimizin içinde olduğu ve gerçekten içindeki herkesin temsil edildiği bir yürütme biçimidir. Demokrasi yoksa, adalet de yoktur. Adalet yoksa, şiddet vardır. Şiddet varsa adalet yoktur. Şiddeti planlayanlara, uygulayanlara, destek verenlere, övenlere, suçluları saklayanlara, kaçıranlara, ceza indirimi yapanlara, af çıkaranlara neler yapılmalı ki adalet sağlansın. Şiddet üretenleri, kimler ve hangi uzmanlar tanımlayabilir?” şeklinde konuştu. “ŞİDDET BİR GÜN BİTECEK” Bu kadar şiddet, bu kadar kan, yaşadığımız alanların, doğanın, havanın, suyun ve toprağın bu kadar kirletilmesi karşısında dünyanın bir gün başkaldırabileceğini kaydeden Sümer, konuşmasına şu şekilde devam etti:  “Kanımca, savaşları da dahil ederek şu yorumda bulunabilirim. Bu kadar katili ve vahşi insanı, Türkiye ve Dünya taşıyamaz. Taşıyamıyor. Dünyaya bakınız, katilin, öldürenin, öldürülenin olmadığı kaç günü var. Kaç ülke sıfır şiddet ve sıfır cinayetle bir günü tamamlayabiliyor ve yeni güne başlayabiliyor. Silahlı veya silahsız şiddet üretenlere yeniden sesleniyoruz. Silahı ve şiddeti bırakınız. Yok olmayınız, yok etmeyiniz. Yaşayınız, yaşatınız. Türkiye ve dünyayı, daha ağır ve yaygın şiddet türlerinin beklediğini herkesin görmesi gereken bir çağda yaşıyoruz. Şiddet, elbette bir gün bitecektir. Ancak, şiddetin sonlanmasını, şiddetten korunmayı, sadece devletlerden, hükümetlerden, güvenlik güçlerinden ve yargıdan bekleyenlerin hayal kırıklıkları sürecektir. Tamam, elbette, bu kurumlar olmadan, insan, hayvan ve çevre haklarına dayalı hukuk kuralları içinde şiddetin engellenmesi, şimdilik olanaklı değildir belki. Halkın gücü, bireysel ve toplumsal olarak bu sürece katılmadığı sürece şiddetin engellenmesi ve insanlık tarihinin başlatılması mucize olur” “DÜNYA HALKLARI, SİVİL VE GÖNÜLLÜ BİRLİKLER KURMALI” Dünyada, hatta evrende, demokrasi, adalet, sevgi, şefkat ve barış içinde yaşanabilmesi için, bugünkü uluslararası silahsız örgütlenmelere bir yenisi mutlaka eklenmelidir. Önce ülkelerde, sonra kıtalarda ve sonra Dünya genelinde, devletlerin ve hükümetlerin değil, halkların kuracağı, konfederasyon tipinde sivil bir yapılanma mutlaka sağlanmalıdır. Ancak bu yapılanmada, siyasal görüş, dinsel inanç, dil, renk, köken gibi farklılıklar doğal zenginlik sayılmalı, bu farklılıklar, şiddeti sonlandırabilecek halkların, ülkelerin birlikteliğini zorlaştırmamalıdır. Ben, insan soyunun bu sivil ve gönüllü birlikteliği bir gün başaracağına, halklar, devler ve hükümetler arasındaki yakınlaşmaya da güç katacağına inanıyorum. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, diğer silahız ve barış örgütleri ile dinsel kuruluşlar, hükümet dışı, yasalara ve uluslararası sözleşmelere uygun olması gereken bu birlikteliklerin oluşturulması için önderlik yapmalı, ülkeleri ve halkları yönlendirmelidir. ‘ŞİDDETSİZ YAŞAM ÖDÜLLERİ’NE LAYIK GÖRÜLENLER ‘Şiddetsiz Yaşam Ödülleri’ne Pakistan Başbakanı Benazir Bhutto, İsveç Başbakanı Olof Palme, Japonya Futbol Federasyonu (Japonya Ulusal Futbol Takımı Ve Japon Taraftarlar), Gazeteci-Yazar Abdi İpekçi, Bilim İnsanı- Yazar Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Yazar Prof.Dr. Muammer Aksoy, Tarihçi- Yazar Doç.Dr. Bahriye Üçok, Bilim İnsanı- Yazar Dr. Necip Hablemitoğlu, Gazeteci – Yazar Ümit Kaftancıoğlu, Çevre Gönüllüsü Erzade Yalçıntaş, Çevreci- Yazar Salim Taşçı, Araştırmacı-Yazar Erkan Şamcı, Hayvan Hakları Aktivisti Zülal Kalkandelen, Hayvan Hakaları Gönüllüsü Tenay Yücel, Tiyatro Oyuncusu Tugay Abukan, Sosyal Hizmet Uzmanı İclal Nergis, Gençlerbirliği Spor Kulübü Eski Başkanı Hasan Şengel,  Gönüllü Kadın Girişimci Çağdaş Yerli layık görüldü. (Kadir GÜRHAN)

Editör: TE Bilisim