İlk, orta ve lise eğitim kurumlarında 2018 – 2019 eğitim ve öğretim yılı başlıyor. Eğitim Bir milleti yetiştiren temel modeldir. Doğarken başlar ve ölürken biter. Aile, toplum, arkadaşlar, iş hayatı, sosyal ortamlar, teknolojik gelişmeler vb. Hep bize öğretir. Öğrenmeye gayret etmek bizim elimizde. Okul bitince eğitimin bitmeyeceğini anlamak gerekiyor. Hayat bize daima öğretir. İyi not almak değildir başarı. Hal ve hareket öğrenmek önemlidir. Oysa okulda hep notlar konuşulur. Karakter gelişimi söz konusu bile edilmez. Kişilik envanter testinden bi haber rehberlik sistemimiz var. Hatta bazı okullarda rehberlik öğretmenleri bile yok. Olan okullarda ise müdürün sekreterlik servisini yapmakta. Zaten felsefe grubu öğretmenlerini de rehberlik kadrosuna alan bir sistem var. Rehberlik bir öğretmenlik değil uzmanlık alanıdır. Sadece öğrenciye değil öğretmen ve velilere de danışmanlık yapmalıdır. Okul rehber danışmanının çözemeyeceği sorunları; ilçe milli eğitim müdürlüğünde bir üst kurul halledebilmelidir. Gerekirse psikiyatristlerden destek alınabilmelidir. Çekingen ya da aşırı kaba kuvvet içinde bireylere müdahale şarttır. Biz uslu çocuk ve özgüveni çok yanlış anlıyor ve algılıyoruz. 15 Temmuz hadisesinde başta darbeye karışan askerler ve diğer sivil bürokratlar nasıl yetişti sorusu sorulmadı. Fetö özellikle yoksul ve maneviyatı kuvvetli ailelerin çocuklarını hedef seçti. Mahallede abiler ders çalıştırmaya başladı. Anne babalar bu abileri çok sevdi. Efendi, namazlı ve temiz gençler. Okullarda etüd ve sosyal faaliyetler olmayınca bu tür evlere gün doğdu. Dar gelirli aileler tespit edilip onların çocuklarına pozitif ayrımcılık uygulamak düşünülmedi. Lise öğrenciliğim yıllarında ismi Habip olan müdür; okul girişinde yardıma muhtaç öğrenciler kenara geçsin, diğerleri içeri girsin demişti. Diğer arkadaşlarının yanında bu öğrencileri mahcup duruma düşürmüştü. Böyle insanların yönetici olması ne kadar üzücü... Fetö yetiştirdiği zeki ve yoksul öğrencilere soruları vererek onları her yönüyle kendine bağımlı hale getiriyordu. Beni yetiştiren insanlara minnet borcum var diyerek bu gençleri tam bir köle haline getiriyordu. Soruları çalmak deyince; onu bir açıklayalım. Örgütün büyük bir dershane ve sınav hazırlık organizasyonu vardı. Ülkenin her yerinde okullar ve kurslar vardı. Buna başta devlet ta Özal döneminden beri destek veriyordu. Sınav için yayın yapan onlarca grup vardı. Zaten soru teknik ve biçimlerini biliyorlardı. Robotlaştırdıkları öğrencilerde bu sisteme uygundu. Ne verseler ezberliyorlardı. Rahmetli babam Tepe grubundan emekli idi. Kendim sınava gireceğim sırada çalıştığı yerden kişiler yardım edebileceklerini söylemişler. Rahmetli kabul etmemişti. Aslında sınav sorularının çalınması Fetö ile başlamadı. Örneğin Gazi Tıp 5.sınıfta bir kızın üniversite sınavında soru çaldığı tespit ediliyor. Ama kazanılmış haktan okuldan atılmıyor. Para karşılığı soru satanlar var. Fetö bu işi tabiri caizse kurumsallaştırıyor. Sınavlarda hile ve torpil yapanlar bunu açıklar mı? Yoksa tüm günah fetöcülerin mi? Devlet de torpille işe girenler ben başkasının hakkını yedim ama vatanımı çok seviyorum dönebilmeleri ne kadar hüzün verici. Bugün diyebiliyor muyuz torpil, rüşvet, adam kayırma, iltimas, iki yüzlülük, riya, gidene ağam gelene paşam meselesi bitmiştir. Emanet ehline veriliyor. Adamı kurumun başına getiriyorlar. Sana güveniyoruz fetöcüleri tespit et. Sevmediği kişileride sakıncalı diye temizlemeye kalkıyor. En son bombayı atan Müslim Macit ne diyordu; fotokopi çek dediler çektim, bomba at dediler attım. Baktım kalabalık var, kavşağa değil boş alana attım. MEB bakanı Ziya Selçuk ne diyor. Üniversiteyi dereceyle bitireni işe alıyor kurumlar ama onlar sorun çözemiyor. Sınav başarısına odaklı hayatı ıskalayan bir eğitim var. Devletin fetöcülerde en büyük yanılgısı uslu çocuk meselesi idi. Onların tam bir robot olduğunu göremedi. Bugünde hala başka bir proje ile model öğrenci yetiştirme gayreti var. Amaç sorgulamasını ve öğrenmesini bilen hayatla irtibatlı, adalet ve merhameti gaye edinmiş insanın yetişmesine gayret etmektir. Eğitim hayat boyu. Amaç var olma ve var etmek. Varlık peşinde koşarsak, kendimizi kurtarma gayretine düşersek sadece nefis oluruz. Yunus Emre gibi hikmetin farkına varmalı ve yitik hazine olan ilmi aramalıyız. Sonunda da bu topluma nasıl yararlı olabilirim diye sormalıyız.

Editör: TE Bilisim