Türk Kızılay’ı 150 yıldır Türkiye’nin her yerinde ve dünyada tüm hızıyla faaliyet gösteren bir kurum. Biz de Güçlü Anadolu Gazetesi olarak Kızılay’ın faaliyetlerine ilişkin Ankara Şube Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu ile söyleşi gerçekleştirdik. Toplumsal dayanışmayı sağlamak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak gibi önemli görevler üstlenen Türk Kızılayı, kan, afetlere müdahale, sağlık, sosyal yardım, gençlik ve eğitim alanlarında 150 yıldır aralıksız hizmet veriyor. Kızılay Ankara Şube Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu ile yaptığımız söyleşide ise Hizanlıoğlu, Ankara’da sadece bin 500 üyesi olan Kızılay’ın her alanda ‘yardım elinin’ olması için ise daha fazla gönüllüye ve üyelere ihtiyaç olduğuna değiniyor. Merhabalar, öncelikle sizi tanımak isteriz. Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? Adım Ahmet Hizanlıoğlu. 1980'li yıllarda Kızılay'ın gençlik kollarında gönüllü olarak başladım. 1999 yılından beri yönetim kurulundayım.  Son 12- 13 yıldır da Ankara Şube Başkanlığını yürütüyorum. Aynı zamanda şu anda genel merkez denetim kurulu üyesiyim. ''AŞ OCAĞIMIZDA ORTALAMA GÜNDE 7 BİN KİŞİLİK 3 ÇEŞİT YEMEK DAĞITILIR''  Türk Kızılay’ının tarihteki yeri ve önemi nedir? Tarihi ve gelişimi açısından neler söyleyebilirsiniz? Türk Kızılay'ının kuruluş tarih 11 Haziran 1868'dir. Ankara Türk Kızılay şubesinin kuruluşu ise 1877'dir. Ankara şubesi, Türkiye'de kurulan ilk şubedir. Şube kurulduktan sonra Kurtuluş savaşına kadar Hilâl-i Ahmer olarak görevini sürdürür. Atatürk’ün 1919'da Ankara'ya gelişiyle birlikte İstanbul işgal altında olduğu düşünülerek Ankara’da yeniden bir örgütlenme ihtiyacı doğar. Bunun üzerine şimdi ki Ulucanlar bölgesinde 30 dönümlük bir medrese Hilâl-i Ahmer Ankara şubesi olarak tahsis edilir ve kurtuluş savaşı süresince savaşın bütün lojistiği,  mermi ihtiyaçları, vatanseverlerin yol paraları, savaştaki sargı bezlerinin imalatı, üniforma dikimi gibi bütün işleri halkla birlikte birleşerek yürütür.  Bu vasfıyla aslında sosyal yardım amacıyla değil, savaşın bir parçası olarak kurulmuştur, ayrıcalığı budur. Bu süreçte Ankara'ya olan yoğun akın dolayısıyla yemek sıkıntısı oluşur ve bu merkezde bir de aş ocağı açılır. Savaşın bitmesine takip Ankara'da yoksulluk hat safhada olduğu için Atatürk’ün emriyle mevcut yemekhane 1923'ten itibaren dönemin Milletvekili Dr. Cevat Naki Akerman tarafından Ulucanlar Aş Ocağı olarak hizmete geçer. İlerleyen süreçte Ankara Aş Ocağı olarak kalır. O günden bu güne aralıksız olarak bu hizmetine devam ediyor. Bugünkü şartlarda ortalama günde 7bin kişilik 3 çeşit yemek dağıtılır. Ramazan'da bu sayı 20-25 binlere kadar ulaşır. Aynı zamanda şubemizin alt tarafında bulunan bir afet ocağımız vardır. Bu da Türkiye'de ya da İç Anadolu bölgesinde oluşabilecek her türlü afet durumunda, sosyal olayda Ankara İçinde 10bin kişiye kadar yemek çıkartma kapasitesine sahiptir. 15 Temmuz süreci de bunlardan biriydi. İki merkez birleştiğinde günde 20 bin üzerinde yemek çıkarabilecek güce sahiptir. ''HASTANE İÇLERİNDE SEVGİ MAĞAZALARIMIZ VAR.'' Türk Kızılay’ının sağlık ve sosyal hizmetlerde faaliyetleri nelerdir? Çalışma alanlarınızı ve faaliyetlerinizi yakından bilmek isteriz. Genelde şubenin çalışma şekli en azından Ankara için konuşuyorum sosyal alandaki ihtiyaçları ve boşlukları belirleyip bunlar üzerinde yürümektir. Bu kapsamda Devlet Hastaneleriyle çok yoğun çalışıyoruz. Hastane içlerinde sevgi mağazalarımız var. Bunlar devlet hastanelerinde kalan hastaların devlet tarafından ihtiyaç sahibi olarak belirlenmesinden sonra oradaki ihtiyaçlarına yönelik gereksinimleri karşılar. Şefkat eli mağazası olarak geçen bu mağazalar genelde hasta bezi, çocuk bezi, pijama temini gibi hizmetleri yürütür. Hastanede verilen sevgi bohçası modeli vardır. Özellikle devlet hastanelerinde kadınların doğuma geldiğinde ihtiyaçları karşılanmasını adına bir bohça üretildi. Bunun içinde annenin ve bebeğin ilk günkü bütün ihtiyaçları mevcuttur. Buradaki amaç annenin en mutlu gününde ona yardımcı olmaktır.  Bu projemiz şu anda ulusal olarak yürütülmektedir. Şefkat Kreşi olarak adlandırdığımız bir projemiz de yakında hizmete girecek. Şefkat kreşi açmamızdaki amaç özellikle onkoloji hastanesinden gelen radyoterapi, kemoterapi alan hastaların bazılarının çocuklarını bırakacak kimseleri olmuyor. Bu tarz hastaların çocuklarına şefkat kreşinde bakabilmek ve bu süreçte annenin ve çocuğun mağduriyetini önlemek adına çalışması yakın zamanda da faaliyete geçmesi planlanıyor. ''GÖÇMENLER İÇİN 'TOPLUM MERKEZİMİZ' VAR'' Türkiye ve Ankara genelinde bir hayli göçmen bulunmakta. Türk Kızılay’ının yürüttüğü göç çalışmaları nelerdir? Bu kapsamda yürüttüğünüz projeler var mıdır? Ankara'nın içinde bulunduğu göçmen sorunlarıyla da yakından ilgiliyiz. Bunlar için de şu anda özellikle Boğaziçi Mahallesi gibi bölgelerde şubeye ait genel merkezimizden bağımsız olarak toplum merkezimiz var. Toplum Merkez’inden sürekli olarak yardım malzemesi dağıtılır. Bir merkezden sadece yardım dağıtımı yapılır. Yıllık kapasitesi de şu anda 10 bin civarındadır. Bu merkezde şu anda Suriyeliler, Iraklılar ve Türkmenler kayıt altında.  Yapılan bütün yardımlar bilgisayar destekli programlarla sürekli olarak yapılıp eşit şekilde dağıtılır.  Bunun haricinde eğitim merkezlerimiz var. Bunlar bir taraftan mültecilere uyum eğitimi verirken aynı zamanda meslek edindirme kursları, aile içi şiddet, çocuk istismarı gibi aklınıza gelebilecek her alanda profesyonel ekiplerce eğitim evlerimizde hizmet verilir, meslek edindirme kursları açılır bunlar da Halk Eğitim Merkezleriyle birlikte yürütülür. Hangi kursu veriyorsak devletin ilgili biriminden destek alınır ve o şekilde yürütülür. Bunun haricinde eski adıyla Çinçin mahallesinde açtığımız bir sosyal hizmet merkezimiz ve çocuk koruma merkezimiz var. Çocuk koruma merkezinde de zarar görebilecek çocuklara yönelik profesyonel ekiplerce hizmet ve eğitimler verilir. Çocuk koruma merkezi yaklaşık 2 yıldır faaliyette olup   şu ana kadar 20 bin üzerinde çocuğa ulaşmış durumdadır. ''YAKLAŞIK OLARAK 10'A YAKIN AVM’DE SEVGİ KUMBARASI UYGULAMASI'' Ankara'da yaklaşık olarak 10'a yakın AVM’de sevgi kumbarası diye tabir ettiğimiz kumbaralar var. Bunların içinde kitap ve oyuncak toplarız. Bu oyuncaklar özellikle hastanelerde çocuk bölümlerine, ceza evlerine, okullara, köylerdeki çocuklarımıza dağıtılır.  Oyuncak hastanesi diye tabir ettiğimiz bir sistemiz var buraya ikinci el oyuncaklar da gelir. Üniversiteli gençlerimiz ara ara şubemize gelerek oyuncakları iyileştirir, onarır ve dağıtır. Aynı kumbarada toplanan kitaplarda özellikle köy okullarında, ceza evlerinde, hastanelerde kullanılır. Ahmet Bey, Türk Kızılay’ı kan bağışı da alıyor. Peki kan bağışı hakkında neler söylemek istersiniz? Kan bağışı aslında Kızılay’ın biz hizmeti değildir, kan bağışı devletin verdiği bir ödevdir. Biz kanı ayrı bir alanda takip ediyoruz ve bu birim ile Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü ilgileniyor. Bu müdürlük ise aynı zamanda şubelerden bağımsız çalışan bir birimdir. Biz ise Kızılay olarak Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne sadece destek vermekle yükümlüyüz. Yani kan bağışı özetle devlet adına yapmakla yükümlü olduğumuz bir ödevdir. Biz ise Kızılay olarak kan bağışı konusunda destek olarak sahada kan bağışına ilişkin kampanyalar hazırlamaktayız. Örneğin 21 Ekim’de Ankaragücü ile Malatyaspor’un maçı var. Ankaragücü ile bu kapsamda ortak bir çalışmamız var. Yani kan bağışı ile ilgili sahadaki çalışmalarını biz yaparız ama Kan Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu görevi profesyonel olarak yürütür. Türkiye’de herhangi bir afet ya da olağanüstü durum gerçekleştiğinde Kızılay böyle bir durumda her an hazır mı? Kızılay Türkiye’de yaşanacak herhangi bir olayda görev almak için her an hazır vaziyettedir. Bu Ankara genelinde de böyle, Türkiye genelinde de böyle. 1999 depremi hakkında konuşacak olursak o dönem Kızılay’ın Ankara’da bir afet müdahale merkezi bulunuyordu ve afetlere direkt oradan müdahale olunurdu. 1999 depreminde yaşanan sıkıntının nedeni de esasında buydu. Çünkü olay öğrenildiğinde herkes İstanbul’a akın etti ve ben o dönem trafikte yaşanan aksaklıktan dolayı İstanbul’a gidemedim. Kara yolları kilitlendiğinden alana ancak helikopter ile gidebildim. Bu sıkıntı yaşandıktan sonra Türkiye’nin 22 bölgesine afet bölgeleri ve depolar kuruldu. Yani ülkenin neresinde bir sıkıntı olursa olsun 2 saat içinde oraya yetişecek ekipmanımız, personelimiz ve malzemelerimiz hazır bekliyor. Bunun dışında ülke genelinde 14’ün üzerinde aş ocağı bulunuyor. Sizin bahsettiğiniz gibi acil durumlarda ya da sosyal olaylarda bu aş ocakları her an sahaya çıkabilecek durumda. Bunun yanı sıra şubelerimizin bölge depolarının dışında kendi depoları da bulunuyor. Örneğin Ankara’nın herhangi bir yerinde bir olay olduğu zaman bizim Ankara’da Afet Müdahale Yerimiz bulunuyor. Eğer sadece bizim çözebileceğimiz bir olaysa biz çözebiliyoruz. Biz çözemiyorsak Ankara’da şubelerimiz bulunuyor, şubelerimizle çözülebilecek bir olaysa şubelerimizden yardım istiyoruz. Afet büyükse ve şubelerimiz de çözemiyorsa Afet Müdahale Merkezinden yardım isteniliyor. Onların da müdahale edemeyeceği kadar büyükse son nokta olarak AFAD’tan yardım isteniliyor. Özetle herhangi bir afete müdahalemiz bu şekilde gerçekleşmektedir. Yakın zamanda deprem toplanma alanlarına AVM’lerin inşa edildiğine dair bir haber yayınlanmıştı. Siz bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Şehir planlaması yapılırken özellikle 1999 yılından sonra belli yerlere bu şekilde toplanma alanları ayrıldı. Örneğin bir park afet bölgesi olarak ayrıldı diyelim ve alt yapısının da hazırlandığını da ekleyelim. Planlanana göre bir afet meydana geldiğinde bu kısımda toplanılacak ve oraya konteynırlar konularak yardımlar ulaştırılacaktı. Planlanan bu şekildeydi, fakat üzerinden çok zaman geçti ve maalesef bu alanların birçoğu farklı amaçlar için kullanılmaya başlandı. Bu konu ile ilgili bizim bir yaptırım yapma şansımız da yok. Kızılay’ı üyelik ve gönüllük esasına göre çalışan bir kurum olarak biliyoruz. Peki, Kızılay’ın üye potansiyeli ne durumda? Dünyanın birçok ülkesinde afet gibi nedenlerden dolayı gezmiş bulunuyorum. Bir Avrupa ülkesini düşünecek olursak orada da Kızılhaç diye tıpkı bizim gibi bir örgüt var. Gözlemlediklerime göre o ülkenin nüfusunun genelde yarısı Kızılhaç’a ülke. Bu noktada kendi ülkemize baktığımızda ise maalesef bu kavram bizde yok. Kızılay ve Kızılhaç gibi kurumlar aldıkları bağışları bağışın gereğince harcamak zorundadır. Yani eğer kişi zekat olarak bağış yaptıysa biz onu zekat olarak bağış etmeliyiz. Yani bizde bütün bağışlar bağışın yapıldığı yere harcanmak zorundadır. Ancak özellikle şubelerin sosyal alanda belirlenmemiş çalışmaları bulunmakta. Bunlar personel giderleri, yakıt giderleri ya da önümüzdeki bir süreçte bir proje üretilmek isteniyorsa bunun için düşünmek mümkün. Fakat tüm bunlar için ayrılmış bir bütçe bulunmamakta. Kızılay’da ben ve benim gibi birçok kişi gönüllü olarak çalışmakta. İleride elbet bir gün bayrağı teslim edeceğiz, üye sayısı ne kadar çok olursa o kişiyi seçmek için de alternatif daha fazla oluyor. Şunu da eklemek gerekir ki belki de en önemlisi, bir kurumun üzerinde ne kadar göz varsa o kurum o kadar şeffaf çalışır. Aynısını Kızılay için de söylemek gerekir. Kızılay’ın üye sayısı ne kadar çok olursa denetlenmesi, kontrol edilmesi de o derece kolay olur. Tüm bunları söyledikten sonra ben özetle tüm milletimizi Kızılay’a üye olmaya davet ediyorum. Çünkü Kızılay üyeleri ve bağışları ile faaliyet gösterebilen bir kurum. Yıllık aidatımız ise sadece 20 TL. Ankara’da ne kadar üyeniz bulunuyor? Ankara’da şuan bin 500 üyemiz bulunuyor. Bu sayı Ankara için çok düşük. Ama Türkiye’de üye sayısı fazla olan şubeler arasında yer alıyoruz. Son olarak eklemek istedikleriniz var mı? Halkımızın kesinlikle Kızılay’a güveni ve ilgisi var ama Kızılay’ın üye ve gönüllük esasına göre çalıştığı ne yazık ki bilinmiyor. Dışarıdan bakıldığında herkes Kızılay’ı bir devlet destekli kurum olarak görüyor. Bunu bu şekilde görmek çok mümkün, ama öyle değil. Kızılay sonuçta bir sivil toplum kuruluşudur. Bütün harcamalarını ve giderlerini bağışlarla çözmektedir. Kızılay’a destek olmak için illa ki para yardımında bulunmak gerekmiyor. Ben bilginin de zekatı olduğunu düşünüyorum. Yani Kızılay’a öyle ya da böyle destek olmak isteyen bir kişi bilgisi ile de olabilir. Bu Kızılay’ın çağı yakalayabilmesi için de önemlidir.  Daha fazla kişiye yardım götürmek için de Kızılay olarak gönüllü eline ihtiyacımız bulunmaktadır. Bu sayı ne kadar çok olursa kurum da o kadar güçlü olacaktır. (Türkan ÇATAL YILDIZ – Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER)

Editör: TE Bilisim