İlk yazılı Anayasa olan “Kanuni Esasi”nin 23 Aralık 1876 yılında yürürlüğe girmesi ile başlayan 143 yıllık demokrasi tarihimizin son iki seçimi, 24 Haziran 2018 Genel Seçimleri ve 31 Mart Yerel Seçimleri yapıldı. Türk siyasal hayatındaki seçimleri tarihi seyrine baktığımızda 1876 Anayasası’ndaki hükümlere göre yapılan seçimler sonucunda ilk Türk Parlamentosunun 20 Mart 1877 tarihinde açıldığını görüyoruz. İlk Anayasa’nın kabulünden bugüne kadar geçen süreçte, siyasal tarihimizi şekillendiren pek çok seçim yapıldı. Yaklaşık 150 yıllık siyasal hayatımızın, 1920’den 2018’e kadar geçen 98 yıllık döneminde yapılmış olan milletvekili seçimleri ve yerel seçimler, demokrasi tarihimiz açısından yeni tecrübelerin yaşandığı tarihlerdir. Sadece erkek adayların değil kadın adayların da yarıştığını göz önüne aldığımızda gurur dolu bir tablo ile karşılaşıyoruz. Örneğin 98 yıllık döneminde yapılmış olan milletvekili seçimlerinin büyük çoğunluğunda kadın milletvekili sayılarına bakıldığında, özellikle Cumhuriyet sonrasındaki seçimlerde bu açıdan büyük bir başarı kaydedildiği gözleniyor. Mayıs ayı Türk demokrasi tarihi açısından çok önemlidir. 14 Mayıs 1950 Genel Seçimlerinin tarihi, 143 yıllık demokrasi tarihimizde ilk “hür ve âdil” seçimlerinin yapıldığı ve Demokrat Parti’nin hür seçimlerle iktidara geldiği gündür. 14 Mayıs 1950'nin Demokrat Parti'nin (DP) iktidara geliş tarihi olduğunu İsmet İnönü'ye anımsatıldığında, "DP kazandı ne diyorsunuz?" diye sorduklarında, "Bu yenilgi benim en büyük zaferimdir çünkü bu ülkeye demokrasi geldi" cevabını vermiştir. Çok partili hayata geçilmesinde önemli katkıları olan DP'nin bugün hayatta olmayan üyelerini rahmetle anmak herkesin boynunun borcudur. Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan ve adları çok anılmayan nice demokrasi kahramanlarını rahmetle ve saygı ile anmalıyız.

Dörtlü Takrir

İzmir Milletvekili Celal Bayar, Aydın Milletvekili Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Kars Milletvekili Fuat Köprülü, 7 Haziran 1945'te CHP Meclis Grubu'na kanunlardaki ve parti tüzüğündeki antidemokratik hükümlerin kaldırılmasını içeren bir önerge verdi. Türk siyasi hayatına "Dörtlü Takrir" olarak geçen önergenin verilmesinin ardından Celal Bayar'ın deyimiyle “partide fırtına koptu.” CHP içindeki çatışma üzerine Başbakan Şükrü Saraçoğlu basın toplantısı düzenleyerek, Türkiye'de demokrasi olmadığına inananların Hükümete gazete kapatma yetkisi veren Basın Kanunu'nun 50. maddesini gerekçe gösterdiklerini ancak bunun savaş yıllarının getirdiği bir tedbir olduğunu savundu. Menderes'in Başbakan Saraçoğlu'nun demecini gazete köşesinden değerlendirmesi CHP içindeki rahatsızlığı daha da artırdı. Ülkede demokrasi olmadığını savunan Fuat Köprülü ve Adnan Menderes için Başbakan Saraçoğlu'nun başkanlığında 21 Eylül 1945'te toplanan Parti Divanı ihraç kararı aldı. Refik Koraltan, ihraç kararını eleştirdiği için partiden uzaklaştırıldı. Celal Bayar ise Basın Kanunu'nun haberleşme hürriyetini sınırlayan 17. ve 50. maddelerinin değiştirilmesine dair tasarısı CHP Grup Toplantısı'nda reddedildiği için istifa etti. “Yeter söz milletindir" diyerek çıktığı siyaset yolunda güçlü Türkiye hayalini politikaları ve kalkınma atılımlarıyla gerçekleştirmeye çalışan merhum Başbakan Adnan Menderes, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi sonucu "demokrasi şehidi" olarak Türkiye tarihine geçti. İyi niyetlerle başlayan DP dönemi, muhalefetin de iktidarın da uzlaşmaz kavgaları sonunda maalesef darbeyle noktalandı. Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan düzmece ihtilal mahkemesi eliyle idam edildi.

           Tek Parti Dönemi Son Buldu

Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşundan1946 yılına kadar tek siyasi parti olan CHP ve onun hükümetleri işbaşındaydı. Bu nedenle bu süreç “Tek Parti Dönemi” olarak nitelendirilmektedir. Atatürk’ün ölümünden sonra CHP içerisinde önemli değişikliklere gidilmiştir. Fakat bu değişiklikler bir süre sonra parti içerisinde rahatsızlıklara neden olmuştur. Gerek Tek Parti Dönemi’nin beraberinde getirdiği sıkıntılar, gerek ülkenin durumu ve gerekse II. Dünya Savaşı’nın Türkiye’nin iç ve dış siyasetine etkisi ülkede farklı siyasal partilerin oluşumuna neden olmuştur. Özellikle 1946 genel seçimleri sonrasında DP’nin TBMM’ne girmesi ile DP’nin oy yüzdesi CHP’yi rahatsız etmiştir. Türk siyasal hayatında yaklaşık çeyrek asırlık bir sürecin tek partili olarak yaşandığı görülmektedir Her ne kadar Tek Partili sitemlerin “yirminci yüzyılda ortaya çıkan bir siyasal yapı” olduğu kanaati yaygın ise de bu yapı, kapalı ve yarışmaya açık olmayan bir siyasal sistemi olması nedeniyle hürriyetleri kısıtlamakta ve siyasi yaşamda demokrasiye engel olmaktaydı. Tek parti döneminde, resmî bir ideolojinin ortaya çıkması ve bu ideolojiyi benimsetme yönündeki yoğun politikaların yürütüldüğü, devletçiliğin, otoriter yönetim anlayışına meşruluk kazandıran önemli bir etken olduğu görülmektedir. Tek parti otoritesini besleyen ve ona meşruluk zemini yaratan en önemli unsurlardan biri de devletçilikti. Sonuç olarak, 1923’ten 1950’ye giden süreçte CHP ideolojik kimliğini Kemalizm’de bulmuş, ancak gelişen iç ve dış siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelerin etkisiyle siyasi söylemler ve hükümet politikaları açısından ideolojik çizgisinde sürekli bir değişim ve dönüşüm süreci yaşanmıştır. 14 Mayıs 1950 Seçimleri’nde  ülkede çok partili döneme geçilmesi ile beraber CHP kendini yeniden gözden geçirerek parti tüzüğünde ve CHP’nin yönetim anlayışında değişikliklere gitmiştir. Bu durum ülkede demokrasinin yerleşmesi ve muhalefet partilerinin hükümetleri daha doğru kararlara yönlendirmesi bakımından büyük bir deneyim olmuştur. “Tek Parti Dönemi”nin ekonomi, toplumsal ve siyasi alanda kısıtlamalara yol açan uygulamalarına son veren “14 Mayıs 1950 Demokrasi Bayramı” ve çok partili hayata geçişimizin 69. yılı kutlu olsun.
Editör: TE Bilisim