Geleneksel kağıt süsleme sanatlarından biri olan Ebru Sanatı için renklerin suyla dansının yarattığı ahenk. Adını Farsça’da bulut,bulut gibi anlamına gelen ebri’den alan bu sanatı Dostluk Sanat Tasarım Atölyesi’nden Canan Kırıköz ve Canan Ateş ile görüştük. Ulucanlar Yarı Açık Cezaevi sanat sokağında bulunan atölyelerinde Ebru sanatını öğreten Kırıköz ve Ateş çok uzun zamandır geleneksel sanatlar ile uğraştıklarını ama ağırlıklarını Ebru Sanatı’na verdiklerini aktardı. Canan Kırıköz “Ebru sanatını hem öğretiyoruz hem de eserlerimizi yapıp sergilerimiz için hazırlanıyoruz” dedi. Geleneksel sanatlar içerisinde ebru sanatına ilgilerinin neden daha çok olduğunu sorduğumuzda Ateş, “Ebru tamamen beni yansıtıyor. Dinlendirici, hayal gücünüzü kullanabiliyorsunuz. Gelenekseli yaparken kafanızda modern olanla birleştiriyorsunuz ve farklı tasarımlar yapıyorsunuz. Ben ebru üzerine gravür çalışmasıyla başladım ve hoşuma gitti, güzel geri dönüşler oldu bu yüzden ebru benim tercihim oldu. Yol arkadaşım Canan hanım ile birlikte devam ettim” ifadelerini kullandı. SUDAN ÇIKAN GÜZELLİK Kırıköz, “ Ebruya aslında zorla başladım. Bu kokulara nasıl dayanacağım diye şikayet ediyordum. Sonrasında o kokunun beni dinlendirdiğini, mutlukluk verdiğini fark ettim. Bu sanata başlayınca boyalar suyun üzerinde açılıp yayıldıkça, renkler ortaya çıktıkça biz artık kendimizi kaybediyoruz. Sanki ruhumuz burda bu teknenin içinde. Zaten ruh haliniz kağıda mutlaka yansır. Renklerin parlaklığı, matlığı insanın o an yaşadığı duygu yansıyor. O yüzden ben ruhu olan bir sanat diyorum. Yaşayan bir sanat diyorum.Eğer üzerinizde negatif bir enerji varsa buda yansıyor teknenize. Bu yüzden sudan çıkan güzellik diyorum” şeklinde konuştu. EBRU SANATI NASIL YAPILIYOR? Ebru sanatının yapım aşamasını anlatan Kırıköz şu şelikde konuştu: “Kitre dediğimiz özel sıvımız var. Kitre gövem ağacının gövdesinden de elde edilebilen ama genel olarak deniz kadayıfından elde edilip kullanılan bir madde. Öncelikle deniz kadayıfı toz haline getiriliyor ve daha sonra su ile birlikte yoğunluk kazandırılıyor. Belli bir kıvama getirilip kullanıma hazır hale gelmesinin ardından toprak boyalarımızın kıvamını sığır ödüyle ayarlıyoruz. Fırçalarımız gül dalı ve at kılından oluşuyor. Kıllar ne kadar yaşlı atın kılı olursa o kadar güzel boya tutuyor. Gül dalının ise antiseptik, mikrop kırma özelliği var. Gül dalının fırça olarak kullanılmasının nedenin bu olduğunu düşünüyoruz. Her şeyimiz hazır olduğunda suyun taşıyabileceği ağırlıkta atışlarımızı yapıyoruz. Belli bir yoğunluğa geldiği zaman biz adı verilen iğnelerle istediğimiz şekilleri veriyoruz.” Ebru sanatına olan talebi sorduğumuzda Kırıköz, “Ebru sanatına çok yoğun bir ilgi var. Özellikle çocuklar çok ilgili, dört yaşında öğrencimiz var ebruyu çok seviyor sık sık gelip ebru yapıyor” dedi. Son olarak Ebru Sanatı’nın önemini belirten Ateş, “ Ebru, bizim geleneksel sanatlarımızdandır. Şuanda tescillenmiş bir sanatımızdır. Dünyaya tanıtmak adına lütfen doğru yerlerden doğru ellerden öğrenelim. Her suya atılan boya ebru değildir. Herkeste ebrucu değildir.” Zeynep NAMLI